pJRO. Haberler > En Karanlık Zihinlerin Kendisini Rahatsız Hissedeceği Psikolojik İşkence Yöntemi Gaslighting - 1410 - 1803 Bu yazımızda psikolojik işkence yöntemlerinin belki de en acımasız, en rahatsız edici türlerinden birini işleyeceğiz Gaslighting. Bu manipülasyon yöntemini hemen tüm hatlarıyla ele almaya belirtelim Yazı oldukça uzun olacak, çayınızı kahvenizi hazır etmeniz yararınıza olabilir. İyi okumalar! İlk iş olarak "Gaslighting" teriminin nereden geldiğini açıklayalım. Terimin çıkış noktası 1938 tarihli Gas Light adında bir tiyatro oyunu. Daha sonra filmi de çekilen ve 'Angel Street' adıyla da bilinen bu oyun, senaryosunun da etkisiyle bu terime adını veriyor. Filmde Jack ve Bella adlı bir çift var. Jack her gece evdeki gaz lambasını bir önceki güne göre giderek daha fazla kısıyor, bu durumdan habersiz olan Bella da ne zaman 'Gaz lambası giderek daha mı az ışık veriyor?' dese Jack'ten sert tepkiler alıyor. Bu şekilde Bella'nın kendine olan özgüvenini sarsmaya çalışan Jack, olaya dahil olan bir dedektif nedeniyle bu planında başarısız oluyor. Filmin konusu kafanızda mutlaka bir şeyler uyandırmıştır, şimdi direkt olarak bu manipülasyon yönteminin kendisini inceleyelim. Tam olarak Türkçe bir karşılığı olmayan Gaslighting, karşıdaki insana çeşitli oyunlar oynayarak zamanla kendisinden şüphe etmesini sağlamasına yönelik olan bir psikolojik işkence/manipülasyon yöntemi olarak biliniyor. Genellikle narsistler ve sosyopatlar tarafından uygulanan bu yöntemin korkunç olan tarafıysa kurban tarafından fark edilmesinin neredeyse imkansıza yakın olması. Bunun nedenlerinden biri de sevdiğimiz insanlara güvenmemiz ve sözlerine inanma eğiliminde olmamız. Daha da kötüsü, çoğumuz bir dönemler farkında bile olmadan böyle bir manipülasyona maruz kalmış olabiliriz; küçük çaplı olsa bile. Yani olayın temelinde yatan şey, karşıdaki insanın güvenini ve sevgisini suistimal ederek zamanla özgüvenini ve özsaygısını yaralamak. Bu eylemi yapan insanların genelde tek bir amacı oluyor Karşı tarafı kendisine bağımlı hale getirmek. Gözlemleri ve düşünceleri sürekli yalanlanan kurban, belli bir zaman sonra kendi zihnine düşman haline geliyor. Her yapacağı hareketin, her kuracağı cümlenin, her düşüncesinin yanlış olacağını düşünmeye başlıyor ve karar alma yetisini kaybediyor. Zamanla kendine olan şüphesi iyice artan kurban, bütün kontrolü karşı tarafa bırakıp iyiden iyiye kendi köşesine çekiliyor. İşler bu noktaya kadar geldiğinde geri dönülmesi iyice imkansızlaşan bir yola girmiş olan kişi, çevresinde güvenebileceği tek insan olarak karşısındakini görüyor ve o ne isterse onları yapmaya başlıyor. Bu manipülasyonun uygulanma şekilleri farklılıklar gösterebiliyor. Temelde yatan üç ana yöntem bulunuyor. Bunlardan birincisi, sözlü şekilde bir şeyleri ifade edip bu bilgileri her seferinde tekrardan, bu sefer farklı şekillerde anlatmak. Böylece karşıdaki kişinin algılarını allak bullak etmek amaçlanıyor. İkinci yöntem ise fiziksel; sürekli evde bulunan şeylerin yerlerini değiştirmek ve bir süre sonra olması gereken yerlerine tekrar koymak. Böylece eşyayı ilk başta ait olduğu yerde göremeyen ama bir süre sonra tam orada bulan kurban, bu durumdan bahsettiğinde 'Ne saçmalıyorsun, hep oradaydı o' tepkisi alıyor. Bu durum zamanla yine kendisinden şüphe etmesine yol açıyor. Üçüncü yöntem ise bir olayın detaylarından bilinçli olarak bahsetmemek, daha sonrasındaysa önceden bahsetmiş gibi konuşmak ve karşıdaki insana hafıza kayıpları yaşadığı vurgusunu yaparak aklını bulandırmak üzerine. Tabii ki tüm uygulanış şekilleri bu üçüyle sınırlı değil, ancak temel olarak bu üç yöntemden dallanmış durumdalar. Diğer yöntemlere bir örnek vermek gerekirse; karşıdaki kişiyle önce sert bir ses tonuyla konuşup daha sonrasında bunu inkar etmek ve oldukça yumuşak bir ses tonuyla konuştuğunu, onun yanlış anladığını söylemek. Bu durumun devamında kurban her şeyi olumsuz anlamasıyla suçlanıyor ve zamanla karşıdaki sert konuştuğunda bile kendi kendine sadece yanlış anladığını, son derece normal bir konuşma yaşadığını söylemeye başlıyor. Olayın uygulanış yöntemlerini anlamak oldukça önemli, böylece bu tarz bir durumla karşı karşıya kalındığında olayı kavrayabilmek mümkün olabilir. Bu manipülasyon yönteminin sınırları öylesine geniş bir alana yayılıyor ki, farklı şekillerde maruz kalmak maalesef mümkün. Örneğin bir başka yöntem de karşıdaki kişide aldatılıyormuş hissi uyandırmak. Sürekli aynı kişiden, normal olmayan bir şekilde bahsettikten sonra doğal olarak şüphelenen kurban bu şüphesini ortaya döküyor. Bu noktada manipüle eden kişi sert bir tavır kullanarak güvensizlik suçlamaları yapmaya başlıyor, işi daha da ileriye götürerek kurbanın zihninde kendi kendisine olan güvenini sarsacak düşüncelerin oluşmasını sağlıyor. Kafasında bu düşünceleri kurgulayan kurban zamanla problemli biri olduğunu düşünmeye başlıyor ve gerçekten aldatılsa bile bu düşünceyi sadece kafasında kurduğunu düşünerek kendine diğer yöntem de kurbanla sürekli dalga geçip, daha sonrasında çok alıngan olmakla suçlamak. Bu hareket sürekli tekrarlandıkça kurban aşağılanmayı kabullenmeye, kötü hissettiğinde 'Sadece espri yapıyor, ciddiye almamam gerek' demeye başlıyor. Burada yapılacak en kritik hata ise "Bunlar olsa fark ederim herhalde, fark edilmeyecek gibi değiller." demek. Bu kesinlikle oldukça yanlış bir düşünce tarzı. Araştırmalara göre çoğu insan bir şekilde, ister küçük çapta ister büyük çapta olsun, böylesi bir manipülasyona maruz kalıyor. Karşınızda sevdiğiniz ve güvendiğiniz bir insan olduğu için de onun sözlerine değil, kendi algılayış biçiminize şüpheyle yaklaşmanız daha kolay geliyor. Bunu yaparkenki temel düşünce de 'O neden yalan söylesin ki, ben yanlış anlamışımdır altı üstü.'. Bu nedenle gaslighting en tehlikeli psikolojik manipülasyon yöntemlerinden. Sonuçları nedeniyle de adeta bir işkence aracına dönüşebiliyor. Peki bu manipülasyon nasıl fark edilebilir? Kurban için bu durumu fark etmenin oldukça zor olduğunu söyleyelim öncelikle, özellikle böyle bir manipülasyon türünün bilincinde değilse. Bu konu hakkında bilgisi olan bir kişinin böyle bir oyuna getirilmesi ihtimali kısmen daha düşük oluyor, ancak tehlike yine de ortadan kalkmıyor. Dışarıdan bir gözün fark etmesiyse daha kolay olabilir. Manipülasyona uğrayan kişide gözlemlenebilecek ana problemleri şöyle sıralayabilirizSürekli özür dileme Kurban diğer insanlara ve manipüle eden kişiye karşı sürekli bir özür dileme halinde olacaktır, yanlış yaptığı bir şey yoksa alamama Seçim şansı sunulduğunda kurban ne seçerse seçsin yanlış olacağını düşünecek ve kendi başına bir seçim yapamayacaktır. Bu durum zamanla manipüle eden kişiye daha büyük bir otorite ve güç kapanıklık Hem morali, hem de kendine saygısı yerle bir olan kurban zihnen sürekli yorgun hissedecek ve sosyalleşmeye daha az zaman harcamaya başlayacaktır. Böylece zamanla ailesiyle ve arkadaşlarıyla arasındaki mesafe artacak, bu da manipüle eden kişiye kurban üzerinde daha çok etkili olma şansı tanıyacaktır. Fark etmek zor demiştik, ancak imkansız değil. Özellikle karşıdaki kişi bu davranışları sergiliyorsa bir manipülasyonla karşı karşıya olmanız olasıSöylediği bir şeyi söyledikten sonra, cümleleri ile yüzleştirilince 'Ben asla öyle bir şey demedim' demesi,Defalarca belli bir olaydan veya söylemden kırıldığınızı anlatmanıza rağmen sizi üzüp kırdıktan sonra 'Çok abartıyorsun, fazla dramatiksin' demesi,Size hakaret ettikten sonra 'Hep sen beni sinirlendirip bu hale getiriyorsun' demesi,Suçlanacak çok şeyi olmasına rağmen 'Hep beni suçluyorsun, sanki sen suçsuzsun' demesi,Sizi üzüp, ağlatıp, kırıp 'Sen histeriksin, başkaları görse bu halini bana acırdı, senin deli olduğunu düşünürdü' için çok önemli olmasına rağmen bir konu için 'Bir daha bu saçmalığı dinlemeyeceğim' diyip, sizi söyledikleriniz veya inandıklarınızın saçmalık olduğuna inandırması,Emin olduğunuz bir hatıra konusunda 'Hayır sen yanlış hatırlıyorsun' demesi,'Hep negatifsin', 'Çok kötümsersin', 'Daha önce de kız/erkek arkadaşlarım oldu, hiç biri senin gibi değil' diyerek inanç, his ve fikirleriniz konusunda sizi şüpheye düşürmesi. Ayrıca şu durumları da yaşıyorsanız bir problem olması olası Kafanız hep karışık mı, 'Ben ne yaptım, yanlış mı davrandım' gibi sorular kafanızı devamlı kurcalıyor mu?Durumu kurtarmak, anlık huzur bulmak için yalan söylediğiniz oluyor mu?Hır çıkmasın diye sustuğunuz, doğruluğunuzu savunacak, savaşacak gücü bile bulamadığınız oluyor mu?Mutlu bir hayat için ümidiniz kalmadı mı?Devamlı yeterince iyi bir insan, iyi bir sevgili, iyi bir arkadaş olup olmadığınızı sorguluyor musunuz?Ne yaparsanız yapın yeterince iyi olmadığını, hatta hep kötü yapıyor olduğunuz hissine kapılıyor musunuz?Sanki eskiden daha özgüvenli, mutlu ve geleceğe karşı ümidiniz vardı da şimdi yokmuş gibi düşünüyor musunuz? Kendinizi tanımadığınız hissine kapılıyor musunuz? Bu manipülasyon ne kadar sürebilir, bittikten sonra etkileri kalıcı mı oluyor? Geri dönüşü olmayan yola girildikten sonra olay tamamen manipüle eden kişinin insafına kalıyor dersek yalan olmaz. Yalnız şunu eklemek gerek; bu tip durumlarda genelde manipüle eden insanın tek amacı karşısındaki kişiden üstün hale gelip ondan faydalanmak. Bu fayda süreci son bulduğunda ilişkinin de sonu geliyor ve geriye yeni kurban ve yeni heyecan arayan hasta bir ruh ile derinden yaralanmış bir kurban kalıyor. Tüm yalvarma çabaları, gönül alma yöntemleri ve uğraşları boşa giden kurban da uzun bir süre kendine gelemiyor, hala kendini suçluyor ve git gide hayattan soğuyor. Daha sonra içten içe rahatlama hissetmeye başlayan kurban, yine de çok kritik bir iyileşme süreci geçirmek durumunda kalıyor. Bu dönemde sevdiği insanların yanında olması ve onlar tarafından kendine olan güvenini ve saygısını kazandırılması gereken kişi, süreci iyi atlatabilirse eskisinden daha güçlü bir hale gelebiliyor. Gaslighting size hala kanılması zor olan, oldukça bariz bir manipülasyon yöntemi gibi geliyorsa, bu durumun kurbanlarından birinin oldukça çarpıcı hikayesiyle sizi baş başa bırakıp içeriğimizi noktalayalım. '3 hafta önce erkek arkadaşımla aynı evde yaşamaya başladık. Bu süreç içerisinde daha önce hiç olmayan bir problem baş göstermeye başladı. Olayı kafamdan kurguluyor olabilirim, ancak o bize taşındığından beri evdeki eşyalar sürekli kaybolup bir gün sonra yeniden ortaya çıkıyorlar. Bahsettiğim durum anahtarı kaybedip başka bir yerde bulmak gibi bir şey değil. Özellikle olmaları gereken yerlerde aradığım ve bulamadığım eşyaları, bir gün sonra tam olarak o baktığım yerlerde noktada örnek vermek istiyorum. Her sabah işe giderken yanımda bir tane çikolata götürürüm. Bu çikolata paketlerini hep aynı yere koyuyorum. Bir sabah uyandığımda çikolata paketlerinin yerinde yeller estiğini gördüm, sevgilime sorduğumda bilmediğini söyledi. Akşam eve döndüğümde manzarayı tahmin edin! Evet, çikolatalar tekrar olması gereken yerlerine dönmüştü. Sevgilim bu konuda 'Belki sabah görmemişsindir' dedi. Dikkatinizi çekerim, burada bahsettiğimiz şey toplamda tam 12 paket çikolata, nasıl görmemiş olabilirim ki?' Kurban ilk etapta tüm bunların garip bir şaka olduğunu düşünmüş. 'Başlarda ilginç bir espri anlayışı olduğunu düşünmüş ve bunu yüzüne söylemiştim. Ancak ne demek istediğimi anlamadığını söyledi ve oldukça sert şekilde tepki verdi. Durum böyle olunca ben de geri adım atmak zorunda kaldım. Sanırım böyle saçma bir işe kalkışma ihtimali, tüm bunların benim yanılgılarım sonucunda meydana geldiği fikrinden daha az olası geldi. Fakat zamanla iyice sinirlerim bozulmaya başlamıştı. İş için gerekli olan bir evrağı koyduğum yerde bulamamak, ve sonra tam o yerde ortaya çıkması çok keyfimi kaçırıyordu. Ne yapacağımı bilmiyorum, durumla ilgili hiçbir fikrim yok. Delirmediğime eminim, ancak mantıklı bir açıklama da bulamıyorum. Sevgilime ne zaman konuyu açsam gerginlik yaratmaya çalıştığımı söylüyor. Lütfen bana yardım edin...' Durumu sosyal medyada paylaştıktan sonra kısa sürede bir çok yanıt alıyor kendisi. 'Yardımlarınız için hepinize teşekkürler. Son gelişmeleri özet geçiyorum. Böyle bir manipülasyon yönteminin varlığından haberdar edilince hemen gizli kamera siparişi verdim. Kameralar gelene kadar başımızdan bir olay daha geçti. Bir kitap aldığımı ve ertesi gün babama vereceğimi söyledim, masanın üzerine bıraktım. Ertesi sabah tam da beklediğim gibi kitap ortadan yok olmuştu. Hiçbir tepki vermedim, bunun üzerine sevgilim garip davranışlar sergiledi. Kitabı hatırlatmaya çalıştı, ancak sürekli 'Ne kitabı' diye sordum ve siniri bozuldu. Akşam eve geldiğimdeyse kitap tekrar yerli yerindeydi, ama yine hiç tepki vermedim. En sonunda kendisi 'Aa bak, kitap buradaymış işte' dedi. 'O kitaptan mı bahsediyordun ya, tamamdır teşekkürler' diyerek geçiştirdim. Gecenin kalanında oldukça gergin geldikten sonra gerçek tamamen ortaya çıktı, gerçekten de eşyaların yerini değiştirenin o olduğunu gördüm. Daha sonrasında evime arkadaşımın geleceğini ve bir süre kalacağını, bu yüzden ayrılması gerektiğini söyledim. Gittikten bir iki gün sonra da telefonda ayrılık konuşması yaparak ayrıldım. Biliyorum, bu olabilecek en iyi son değil. Onunla yüzleşebilirdim de. Yine de bundan kaçındım ve olabilecek en sorunsuz ve hızlı şekilde kurtulmaya çalıştım. Hala neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum, ama benim hikayem de böyle.'***Özetle, gaslighting konusunda bilinçlenin ve çevrenizdekileri de bilinçlendirin. Unutmayın, hepimiz bu tür bir manipülasyona maruz kalabiliriz; ama bugün, ama yarın. Üstelik yalnızca sevgililerimiz tarafından değil; arkadaşlarımız, hatta ailemiz tarafından bile -kasıtlı olmasa dahi- bu şekilde manipüle edilebilir, hatta ve hatta farkında olmadan başkalarını aynı şekilde manipüle edebiliriz. Dolayısıyla hem mağdur olmamak, hem de kimseyi mağdur etmemek için bu konu hakkında ne kadar çok şey bilirsek ve ne kadar çok insanı bilinçlendirirsek o kadar iyi. Aksi takdirde sonuçları psikolojik açıdan çok yıkıcı ve yıpratıcı olabilir. Ana Sayfa İletişim EN 2016-07-12 Mahcubiyet, doğumdan itibaren hissedilen temel duygulardan biri olmayıp, kişinin kendilik algısının ve davranışlarının diğer insanlar tarafından değerlendirileceğine dair kavrayışının gelişiminden sonraki süreçte zaman içinde belirir. Kızgınlık, şaşkınlık ve korku gibi temel duygular düşünce süreçlerinden bağımsız, otomatik olarak ortaya çıktıkları halde, utanç, suçluluk, gurur gibi kişinin kendi benliğine dair bir farkındalığı temel alan duygular daha karmaşıktır. Bu duyguların hissedilebilmesi, kişinin kendisi hakkında düşünebilmesini ve kendi kendini değerlendirebilmesini gerektirir. Tipik olarak, bir insan mahcup olmuş hissettiğinde belli bir takım davranışlarda bulunur. Örneğin, yeni tanıştığı birine yanlış bir isimle hitap eden bir kadın muhtemelen yere bakacak, gülümsemesini kesecek, kafasını farklı bir yere çevirip bakışlarını karşısındakinden kaçıracaktır. Yüz kızarması da yaygın olarak görülmekle beraber, Harris bu tepkinin evrensel olmadığını belirtmiştir. Gözle görünür olan bu tepkilerin arka planına bakıldığında da, bu ikincil duygular esnasında temel duygulardakinden farklı bir fizyolojik sürecin işlediği görülür. Kızgınlık ve korku gibi temel duygular esnasında hem kalp atış hızı hem de kan basıncı aniden yükselirken, mahcubiyet esnasında, Harris’in araştırma bulgularına göre, ilk anda kalp atış hızı ve kan basıncı aniden yükselmekteyse de kısa süre sonra kalp atış hızı normale döndüğü halde kan basıncı yükselmeye devam etmektedir. Harris “Bu ikili bağlantı, mahcubiyet duygusuna özgü bir işaret olabilir” demiştir. Peki mahcubiyet beynin hangi bölgesinden kaynaklanır? Yakın zamanda, California Üniversitesi’nden Nöroloji Doçenti Virginia Sturm ve ekibi, beynin belli bir bölgesindeki gri maddenin mahcubiyet duygusunun oluşumunda önemli bir rol oynadığını belirledi. Sturm’ın, sosyal olarak uygunsuz açıklamalarda ve davranışlarda bulunmalarına rağmen hiç utanmış veya küçük düşmüş hissetmeyen, frontotemporal demans kişilik ve davranış düzeyinde derin değişikliklere yol açan bir beyin hastalığı tanısı almış hastalarla yürüttüğü çalışmada, beynin sağ lobunda bulunan “pregenual anterior cingulate cortex” bölgesinin bu hastalarda, sağlıklı insanlara kıyasla daha küçük bir hacme sahip olduğu ortaya çıktı. Sağlıklı insanlarda da beynin bu bölgesinin mahcubiyet duygularının üretiminde rol oynadığı düşünülüyor. Nitekim Sturm ve ekibinin yürüttüğü çalışmada, kendilerinin 1964 yılının hiti olan “My Girl” şarkısını söylerken çekilmiş videolarını izlerken kolaylıkla mahcup hissetmeyen sağlıklı katılımcıların, performansları nedeniyle mahcup olan bireylere kıyasla beyinlerinin “pregenual anterior cingulate cortex” bölgesinde daha az gri maddeye sahip oldukları saptandı. Psikologlar, ayrıca utanç shame ve mahcubiyet embarrassment duyguları arasında ciddi bir ayrım olduğunu vurguluyorlar. George Mason Üniversitesi’nde Psikoloji öğretim görevlisi olan June Tangney, “Pek çok insan utanç ve mahcubiyet duyguları arasında bir bağlantı olduğuna, hatta mahcubiyetin bir anlamda hafif utanç’ olarak da düşünülebileceğine inanır.” diyerek, aslında gerçekte bu iki duygunun birbirinden bağımsız olduğunu dile getirdi. Tangney’e göre, utanç kişinin gerçekleştirdiği ahlaki bir ihlalle veya işlediği bir suç ile bağlantılı olarak hissettiği daha yoğun bir duyguyu ifade ediyor. Ayrıca pek çok insan utanç duygusunu diğer insanlarla bir aradayken hissetmesine rağmen, yalnız başınayken utanç duygusunu hisseden insanların sayısı da az değildir. Öte yandan mahcubiyet sosyal ortamlarda yapılan yanlış davranışlarla doğrudan bağlantılı olduğu için kişi sosyal bir çevre dışına çıktığı zaman mahcubiyet duygusu da çoğunlukla ortadan kalkıyor. Ayrıca mahcup hisseden insanların hatalarıyla eğlenme eğiliminde olduklarını ifade eden Tangney, “Fakat insanlar utanç hissettiklerinde, bu durumla ilgili mizahi ve gülünç hiçbir unsur bulunamaz.” diyerek, iki duygu arasındaki farkı vurgulamıştır. *Kirsten Weir’in, Monitor on Psychology dergisinin Kasım 2012 tarihli 10 numaralı sayısında yer alan “A Complex Emotion” başlıklı yazısının Yetişkin ve Aile Psikolojik Danışmanlık Merkezi Bizi Arayın Terapistlerimiz Benzer İçerikler Zor İnsanlarla Konuşmanın 8 Yolu Ninja-insan becerileri herkesle iyi geçinmenize yardımcı olabilir. Çoğumuzun üstünlük davranışı gösterenlere alerjisi vardır. Bu insanlar küçümseyici bir ... Beden Algısı Bozukluğu ’Beden algısı bozukluğu; kişinin dış görünümündeki önemsiz denebilecek kadar küçük veya hayali kusurlarıyla yoğun zihinsel uğraşı ... İlginizi Çekebilir Sınav Kaygısı ile Başa Çıkmak Sınav Kaygısı ile İki Ana Adımda Başa Çıkılabilir. Genellikle duygusal ve fiziksel belirtilerle kendini gösteren sınav kaygısını bu dönemde pek çok gençte... Sitemiz performansını artırmak ve kullanıcı deneyiminizi geliştirmek için çerezler kullanmaktadır ve bu web sitesini kullanmaya devam ederseniz, çerez kullanımını kabul etmiş olursunuz. Kullandığımız çerezler hakkında daha fazla bilgi edinmek için çerez politikamız Kabul Et ya olabilir alışkanlık ama bunu karşı tarafında anlayabilmesi lazım. sevgiliye, "eski sevgilinin" ismi ile hitap ederek, en vahim versiyonunu gerçekleştirebileceğiniz eylem * bir kızla çıkarken ondan ayrılmadan başka bir kızla çıkmaya başlayınca olması muhtemel durum. ben yaptım, onun tribi en az 1 hafta sürüyo... bkz ben sıçtım tüyü nereye dikeyim diye sormaktır bir nevi. sevgilinin adıyla başkasına dahi hitap edebilecek kadar isim hafızası zayıf bir insan ise anlayışlı olunmalıdır. demek ki şaşkın, dalgın, heycanlı bir sevgiliye sahipsiniz. eski sevgilinin adı ile hitap edilmediği sürece bir süreliğine tolere edilebilir sanki. kurtlar vadisinde de bi ara polat ebruya seni seviyorum elif demişti hırto sözde kıza moral verecel ben bunu dershanedeki hocaya aşkım diyerek yaptım mallıkta sınır tanımadım d sondan bir önceki düzlüğe girmektir. hele hele o isim eski sevgilinin ismiyse evrendeki bütün düzlüklerin size girebileceğinin teminatıdır. bir de sevgiliye "kardeşim" diye hitap eden vardır. not tarafımca yaşanmıştır. ayrıca hala sevgilimdir bu şahsiyet. evet bende biliyorum şaka gibi ve sadece adı sevgili. Yalnızlık konusunda yalnız değiliz. Yalnızlık çağımızın salgınlarından biri. İngiltere’de bu konuda bir bakanlığın bile kurulduğu haberlerini okumuşsundur. İnsanlara karşı güvensizleşiyoruz. Yalnızlaşıyoruz. Giderek yiyecek paketleri küçülüyor, mutfaklar küçülüyor, evler küçülüyor. Ülkeler endüstrileştikçe, modernleştikçe, bireyselci hale geliyor. Daha fazla arkadaş seçebilecek imkiana kavuşan insanlar daha seçici hale geliyor. Yalnızlıkları artıyor. Artan boşanmalarla birlikte tek bir ebeveyni ile büyüyen çocuklar daha küçük yaştan, yalnız bir erişkini model almış oluyorlar. Yalnız olmak ve kendini yalnız hissetmek Yalnız olmak ve kendini yalnız hissetmek aynı şeyler değiller. Bunun en büyük göstergelerinden biri kendisini yalnız hisseden kişilerin birçoğunun evli olması. Hastanede yatan hastaları düşünün. Bir çoğunun oda arkadaşları ve refakatçıları bulunur. Gün boyunca sağlık personeliyle iletişim halindedirler. Ama bir çoğu buna rağmen kendisini yalnız hisseder. Yalnızlık hissi yalnız olduğumuzda değil, tercih ettiğimiz kişiden ayrıldığımızda hissettiğimiz duygudur. Diğer önemli bir örnek de yeni doğum yapmış annelerin yaşamış olduğu yalnızlık duygusu. Sürekli kucağında bir bebekle gezen annelerin yalnızlık çekebileceği ihtimali birçok insanın aklına bile gelmez. Oysaki bir çoğu görünmeyen bir yalnızlık içindedir. Annelerin sosyalleşmelerini sağlayacak olan imkanların oluşturulması gerekiyor. Örneğin; eşlerin ve diğer yakınların bebeğe göz kulak olmaları gibi. Birey kendisini evliyse de, işi varsa da, başkaları tarafından seviliyorsa da, gençse de, çocukları varsa da… yalnız hissedebilir. Yalnızlık çeşitleri Engin Geçtan 1983 İnsan Olmak adlı kitabında farklı yalnızlık çeşitlerinden bahsetmektedir. Tek başına yaşayan insanlar yalnızlık hissedebilir. Kendi toplum grubuna yabancılaşarak yalnızlaşabilir. Çevre tarafından dışlanma nedeniyle yalnızlık meydana gelebilir. Bir insan çevresiyle ilişkilerini en aza indirerek kendi seçimi ile yalnızlaşabilir. Gerçek yalnızlık. İnsanın kendisini anlaşılmamış ve kimsesiz hissetmesi Geçici yalnızlık. Bireyin kendi seçimiyle çoğunlukla yapıcı ve yaratıcı sonuçlar doğuran yalnızlık. Yalnız kalmanın ne zaman yaratıcılık kazandırdığı, ne zaman psikolojik rahatsızlıklar yaşanmasına sebep olacağını kestirmek oldukça güçtür. Sizin de aklınıza gönüllü geçici yalnızlık örnekleri gelebilir. Örneğin; kitap yazan, meditasyon yapan, itikafa çekilen, halvet gibi deneyimler yaşayanlar. Bireyin kendi seçtiği bir yalnızlık huzur getirebilir. Elbette mizaç itibariyle yalnızlıktan hoşlanan bireyler de vardır. Bu yazının amacın insanların sahip olduğu ilginç karakter özelliklerini kişilik bozukluğu ya da patolojik olarak sınıflandırmak değil kesinlikle. Fakat yalnızlığın birçok kişinin hayatında duygusal güçlükler yaşattığını da göz ardı edemeyiz. Yalnızca insanlardan değil doğadan ve hayvanlardan da uzaklaştık. Dünya ile daha bütün hissedersek kendimizi, o zaman yalnızlık hissine yer kalmayabilir. – Engin Geçtan Giderek yalnızlık oranları artıyor Farklı çalışmalara baktığınızda ortalama %25-48 oranında yalnız birey yaşamaktadır. Boylamsal çalışmalar arasından erişebildiğim en uzun soluklu araştırma olan Michigan Üniversitesine ait [Health and Retirement] Sağlık ve Emeklilik çalışmasına göre toplumda kendini yalnız hisseden bireylerin oranı %27’ye ulaşmış durumda. Yalnızlıkta yalnız değilsiniz. Son 20 yılda ortalama yalnızlık oranı %3-7 oranında artış göstermiştir. Yalnızlıkla baş etmek neden zor? İnsan beyninin uyaranlara ihtiyaç duyduğuna inanılır. Uzun süre izolasyonda kalan bireylerin giderek bilişsel kabiliyetlerinin azaldığını gösteren birçok çalışma bulunuyor. Başka insanlardan yoksunluk bir işkence metodu olarak da kullanılabiliyor. Birçok insanı yalnız kaldıklarında büyük bir boşluk duygusu kaplar. Farklı aktivitelerle meşgul olmak yalnızca başkalarının yanındayken mutluluk verir. Kendi başlarınayken ne yapacaklarını çoğu zaman bilemezler. Ya da yapacak motivasyon bulamazlar. Yalnızken kendimize odaklanırız. Dışarıdan geri bildirim gelmeden içimizde bir düzen sağlamamız oldukça güç olur. Giderek düşüncelerimiz daha karmaşık hale gelir. Örnek. Yalnız başına kalan bir ergen şu soruları sormaya başlayabilir kendisine; Acaba arkadaşlarım şu anda neler yapıyorlar? Sivilcem mi çıkıyor şurada? Okulda tartıştığım tiplerle başım belaya girecek mi? Başkalarından geribildirim almadan yaşarsak zamanla gerçeklik olgumuzu yitirmeye başlarınız. Kendi duygularımızı da anlamlandırmakta güçlük çekeriz. Ötekinden gelen geribildirim olmadan özbildirimlerimiz de körelmeye başlar Sayar, 2014. Yalnız kalmayı büyük bir yük olarak gören insanlar, kötü ilişkilerde ısrarcı olabilirler Thibaut ve Kelley, 1986. Yalnızlığın fiziksel sonuçları Yalnızlık bağışıklık sistemini zayıflatır. Böylelikle birey daha kolay hastalanır. Kişi ayrıca var olan fiziksel hastalıklarıyla baş etmekte güçlük yaşar. Yalnızlığın birçok fiziksel hastalık riskini artırdığı düşünülüyor. Kalp krizi, beyin kanaması, Alzheimer, soğuk algınlığı… Yalnızlığın ölüm riskini sigaradan, hareketsizlikten ve obeziteden daha fazla artırdığı düşünülüyor. Başkalarının dokunuşlarına karşı oldukça duyarlıyız. Saçlarımızdan, derimize… birçok nöronlarımız bulunuyor. Kucaklaşmanın, dokunmanın vücut için yararlı olduğunu gösteren birçok çalışma bulunuyor. Daha kötü besleniyor yalnız bireyler. Yalnızken kişinin yemek yapma konusunda özenme motivasyonunun düştüğüne siz de şahit olmuşsunuzdur. Atalarımız için yalnız olmak daha fazla ölümcül risk barındırıyordu. Sürüden ayrı kalan kuzuyu kaparlar misali. Vücudumuz yüksek bir stresle yalnızlığa cevap veriyor oluşunun bir nedeni de bu olabilir. Yalnızlık bizi fiziksel olarak hasta da yapabilir, yalnızlığa sürüklenmiş hissediyorsak. Kişiliğimizi de güçlendirebilir, kendimiz bir süre yalnız kalmak istiyorsak. Yalnızlığın psikolojik sonuçları Yalnız insanlar giderek daha da fazla yalnızlaşıyor. Zamanla yalnız bireyler insanların yüzlerini daha tehditkar olarak algılamaya başlıyorlar. İnsanlara karşı olan çekinceleri, güvensizlikleri artıyor. Yalnız insanlar psikolojik açıdan oldukça önemli olan sosyal destekten mahrum kalabiliyorlar. Yoğun yalnızlık hisleri yaşayanlar adeta felç olmuş gibi aşırı bir umutsuzluk, kaygı ve gerginlik yaşayabilirler. Birey kendisini sevilmeye daha az layık görmeye başlayabilir. Daha sık şu problemleri yaşıyorlar Depresyon, öfke, uykusuzluk, kronik stres, Daha düşük oranlarda İyimserlik, kendiyle barışık olma, yılmazlık Yalnızlık sosyal destek eksikliği, sigara kullanmak ya da obezite kadar ölümcül Bir etkiye sahiptir. ⇒ İngiltere’de yapılan bir çalışmada şu sonuç ortaya konmuştur. Psikolojik hastalıkları olanların yüzde 84’ü kendisini sosyal olarak izole hissediyor Mind 2004. Yalnızlık ve psikolojik hastalıklar arasındaki ilişki muhtemelen çift yönlüdür. ⇒ Kendilerini yalnız hisseden kişiler romantik sahtekarların [romantic scammer] tuzağına düşmeleri kolaylaşıyor. Bu şekilde internette tanıştıkları gerçek olmayan profillere para kaptıran birçok insan bulunur. Kendilerini yalnız hisseden bireyler çok aç insanlar gibidir. İnsan çok acıktığında ne olsa yiyebilecek hale gelir. Kişisel kontak ihtiyacı artak kişi de ilişki kurduğu insanlar konusunda seçici davranamayabilir. Yalnızlık, partner bulamama giderek kişinin kendisine olan güvenini düşürebilir. Kötü ilişkiler kendilerine olan güvenleri düşük olan kişilerin beklentilerini karşılamaya yetebilir Edwards vd., 2011. Belki de bu nedenle hali hazırda partneri olanlar daha çekici görünebilir, yalnız olanlara kıyasla. Yalnızlığın ekonomik sonuçları Tek kişinin yaşadığı ev, tek kişi işin yanan lamba, çalışan ev aletleri, şöförü dışında yolcusu olmayan araçlar. Hem ekonomik açıdan, hem de sürdürülebilir enerji ve doğa için yalnızlık oranlarının artması korkutuyor. Kimler daha fazla yalnızlık deneyimliyor Bekarlar Mahkumlar Yaşlılar Göçmenler İşsizler Fiziksel rahatsızlıklarından dolayı yalnız kalanlar. Eşini kaybedenler. Erkekler ortalama olarak kadınlardan daha genç yaşta öldükleri için ve genelde de evlilikte eşlerinden daha ileri yaşta oldukları için, eşini kaybederek yalnız kalan kadın sayısı daha fazla. Büyük şehirlerde yaşayanlar Ebeveynlerinin ikisi de çalışan, sıklıkla evde yalnız kalan çocuklar Çekingen bireyler, kendinlerine güveni düşük… İnsanlardan beklentileri yüksek olanlar Buna karşın empati [eşduyum] düzeyi yüksek, kendilerini daha iyi tanıyan bireylerin daha az yalnızlık çektiği düşünülüyor. Kişi yalnız başına da ayakda kalamaz mı? Çocukluğunda ailesi tarafından ihmal edilmiş, sonrasında da iyi ilişkiler kuramamış kimi bireyler yılmazlık geliştirmiş olabilir. Ama bu örnekler genelde istisna oluyor. Birçok insan yaralı biri olarak büyüyor. İnternet ve yalnızlık Bir çoğumuz e-postalarımızı ve facebook mesajlarını okurken önümüzde ki dijital verilerin gerçek bir iletişim olmadığının farkındayızdır. Kimileri ise interneti bir varış noktası olarak değil yol olarak kullanır. Internet üzerinde tanıştıkları insanlarla gerçek hayatta buluşurlar. Internet bireyin yalnızlık çekme riskini artırıyor. Peki ya interneti sosyal ilişkiler açısından varış noktası olarak kullananlar. Uyumlu otantik – gerçek olmayan kişilikleri ile kendilerini daha fazla kabul görmüş hissedebilirler. Fakat yalnızlık hisleri büyük ihtimalle geçmeyecektir. Büyük bir yalnızlık içinde olanlar açlık çekenler gibidir. Çok acıkınca sert ya da normalde hiç yemek istemeyeceğiniz bir şeyi yiyebilirsiniz. Kronik yalnızlık çekenler de normalde ilişki kurmak istemeyecekleri kişilerle iletişimde kalabilirler. Benzer şekilde yalnızlık çekenler farklı savunma mekanizmaları kullanabilirler Aşırı yemek yeme, alışveriş yapma, film seyretme, amaçsızca alışveriş merkezlerinde vitrinleri seyretme gibi savunma mekanizmalarını kullanabilirler. Yalnızlık ve varoluşsal korkular Yaşlılarda kronik yalnızlık bir süre sonra varoluşsal bir korkuyu da beraberinde getirebilir. Örneğin; yalnız başına ölmek ve evde günler sonra kokuşmuş bir halde bulunmaktan korkmak gibi. Bu korkuyla düzenli olarak onları kontrol edecek birileri bulunarak baş edilebilir. Ama bu temel duygusal ihtiyaçlarını gidermek için yeterli olmaz. Yalnızlık, yaşamda bir an, Hep yeniden başlayan.. Dışından anlaşılmaz. Ya da kocaman bir yalan, Kovdukça kovalayan.. Paylaşılmaz. Bir düşün’de beni sana ayıran Yalnızlık paylaşılmaz Paylaşılsa yalnızlık olmaz. Özdemir Asaf Yalnızlık ve bencilleşme Yalnız bireylerin özellikle de çocuğa sahip olmayanların giderek bencilleştiği düşünülür. Bencilleşme kendi çıkarlarını düşünmek ve kendini korumaya almakla ilgilidir. Oysaki birçok yalnız insanla iletişim kurmak istediğiniz zaman büyük bir iletişim açlığı içerisinde sel olup üzerinize yağarlar. Onlara karşı set kurmakta çok güçlük çekersiniz. Yalnızlık ve televizyon alışkanlığı Yalnız kaldıklarında birçok bireyin kafasında olmadık düşünceler, kaygılar oluşmaya başlayabilir. Düşünceler giderek karmaşıklaşabilir. Bu durumda televizyon seyretmek bir nebze rahatlama sağlayabilir. Zira tanıdık yüzler, reklamlar insana rahatlatıcı bir nesne sunabilir. Hele de aynı programı takip ediyorsanız. İnsanların sıklıkla izlemediği halde bütün gün televizyonu açık tuttuğunu görürsünüz. Yeni bir filmden ziyade aynı hoşlandıkları yormayan bir filmi tercih ederler. Kişinin oldukça ilgisini çeken bir program olmadığı müddetçe televizyon izlerken hafif düzeyde depresif dahi olabilmektedir. Buna karşın yalnızken rahatlatıcı bir etkisi de görülebilmektedir. Benzer etkiyi bireyler arada telefonlarını karıştırarak sevdikleri insanların online olduğunu görerek de hissederler. Yalnızlık – Yapılan hatalar Pes etmek Yalnız bireylerin en büyük hatalarından birisi işe yaramayacak çözüm önerilerinin peşine takılarak boşa enerji harcamaları. Bunun sonucunda da “bak işe yaramıyor, ben değersiz bir insanım” diyerek büsbütün geri çekilmeleri. Böylelikle yenilgiyi kabul ederler. Özellikle partner bulma, evlenme gibi durumlarda yaşanır bu. Öğrenilmiş çaresizlikle ilişkilendirilebilir. Öğrenilmiş çaresizlik çok kısa sürede kazanılabilirken öğrenilmiş iyimserlik için çok kereler denemeler gerekebilir. Yani güveni, inancı kaybetmek kolay, kazanmak ise daha zor olabilir. Bir de vazgeçmeyen, iflah olmayan kalpler var. Defalarca yara alsalar da insanlara olan umut ve inançlarını kaybetmezler. Psikolojik müdahalelerin ortak noktalarından biridir bireylerin umut düzeylerini yükseltmeye çalışmak. Kişinin bir partnerinde hayal kırıklığına uğradığını, ikincide de uğradığını düşünün. Tekrar üçüncü defa kalbi kırılabilir. Fakat denemeyi bırakırsa hepten eline bir şey geçmeyeceği de ortadır. Psikolojide yapılan müdahalelerin büyük kısmı insanları tekrar tekrar deneme motivasyonu vermektir. Bir anlamda doğru prensi/prensesi buluncaya dek birçok yanlış kurbağanın öpülebileceğini kabul eder psikoloji. Doğru insanı ara bul ve nokta atışı yap… Bunu çok da gerçekçi bulmaz. Sosyal destek ile sosyal ilişkiyi karıştırmak Elbette sosyal ilişkiler nihayetinde bireye sosyal destek sağlar. Ama yardıma ihtiyaç duymak tek taraflı bir ilişkidir. Sadece başkalarından destek almak sizi iyi hissettirmeye yetmez. Oysa ki gidip başkalarına yardımcı olursanız kendinizi daha iyi hissetmeye başlayabilirsiniz. Yaptığımız araştırmalarda, en mutlu insanların, diğerlerinin mutluluklarından tat alabilen ve başarısızlıklarına üzülebilen insanlar olduğunu gördük. – Sonja Lyubomirsky Terapist olarak sıklıkla psikiyatride hastalarımıza şu gibi sorular yöneltiyoruz tedavilerinin sonlarında. “Bu tecrübeyi yaşamış biri olarak sizden sonra gelecek hastalarımız için ne temenni edersiniz? Onlara neler önerirsiniz? Size yaptığımız uygulamalardan en çok yararlandıklarınızı bize söylemeniz sizden sonraki hastalarımıza daha iyi yardımcı olmamız konusunda bize yol gösterebilir.” Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür. – Lev Tolstoy Sosyal kabiliyetleri güçlü olanlar da yalnızlık çekebilirler. Sosyal zeka düzeyleri düşük olan bireylerin yalnız kalma ihtimali elbette yüksektir. Fakat birçok başarılı insan da yalnız kalır. İlginizi çekebilir Sosyal zeka nedir? Özellikle tanınmış kişilerle birçok kişi arkadaş olmak ister. Fakat onlar başkalarının kendileriyle sosyal ve maddi menfaatler nedeniyle arkadaşlık kurmak istediklerini düşünebilirler. Bu nedenle kendilerini yalnızlık içinde bulabilirler. Kendinle mutluysan kimseyle derdin olmaz. – Sadi Şirazi Fazla tedbirli davranmak. Arkadaşlık konusunda tedbirli olmak kişiyi yalnızlaştırabilir. Güvenli ve zehirli yiyecekler arasında ayrım yapmak gibidir bu. “Düşman olduğum kişi dost canlısı ise bir şey kaybetmem. Ama ya dost bildiğim düşmansa.” Bir insanın gelebileceği en büyük mertebe güvenilir insan olmaktır. – Doğan Cüceloğlu Bu tarz düşünme biçimleri bizim insanlar hakkında negatif beklentiler içine girmemize sebep oluyor. Sayısız psikolojik araştırma bize negatif beklentilerimizin negatif sonuçlar doğurduğunu gösteriyor. Neyi bekliyorsak onu görüyoruz. Karşımızdakinin davranışlarını yanlış yorumlamaya başlarız, beklentimiz eğer buysa. Kötü deneyimler ⇒ Güvensizlik ⇒ Yalnızlık ⇒ Yalnız kalınca kafada birçok şey kurgulama ⇒ Daha fazla güvensizlik ⇒ Daha fazla yalnızlık Düşünülenin aksine sosyal buluşma ortamları yaratmak işe yaramıyor. Hatta bireylere sosyal kabiliyetler kazanabilecekleri programlar sunmak dahi kayda değer sonuçlar vermiyor. Gecenin bir yarısında çalan telefonun öbür ucundaki ses, hayatına son vereceğini ama biraz konuşmak istediğini söyler. Frankl, uzunca bir süre, hayatın uçurum kenarında yürüyen kadını dinler. Kapatmaya yakın, Vazgeçtim’ der kadın, gecenin bu geç saatinde bir insan beni bu kadar süre dinleyebiliyorsa, bu dünyada hala ümit var demektir!’ Victor Frankl, 1967. Kişinin özgüveni düşükse, acaba başka insanlar beni sevebilir mi? Onlara yaklaşırsam beni kabullenirler mi, gibi düşüncelere sahipse, yalnızlık çekme riski artacaktır. İnsan ilişkilerine sızan iktisat dili Kemal Sayar Terapi Kültürel Bir Eleştiri adlı kitabında bu konuda çok değerli bir saptamada bulunuyor. “Verdiği ölçüde almak, verdiği kadar istemek ve ne verdiyse ona karşılık beklediğini hissettirmek… Sürekli bir hesap kitap…” – Kemal Sayar Birey sürekli karşı taraftan ilk adım atmasını ya da yaptıklarına karşılık vermesini beklediğinde… Bu gibi davranışları gözlemleyerek hesap kitap yapmaya başladığında yalnızlaşmaya başlaması kaçınılmaz hale geliyor. Yalnızlıktan kurtulmak için yapılabilecekler İyimser kalmaya çalışmak… En iyisinin olacağını düşünmek Kendinizi sosyal olarak güvenli bir şekilde açmaya çalışmak. Benzer ilgileri olan kişilerin olduğu gruplara katılmaya çalışın. Bir plan yapın. Birçok insanın sizi sevmeyeceğini, sevmesinin gerekmediğini kabullenin. Yalnızlık yaşayan bireyler bunu kendilerine itiraf edemiyor olabilirler. “Nasılsa yalnız ölmeyecek miyiz” diyen birçok insan aslında yalnızlıktan yakınıyor olabilir. Psikoterapi ve yalnızlık Biyopsikososyal model ile de danışanlarımızın ruhen, bedenen, ruhsal ve manevi olarak tam bir iyilik hali içinde olmalarını amaçlarız. Psikolojik araştırmalar ve klinik gözlemlerimiz ışığında da danışanlarımızın yalnızlık çekiyor oluşlarıyla yakından ilgileniriz. Psikoterapi uygulamalarında sıklıkla danışanlarımızın sosyalleşmelerini umut ederek ve birçok bakımdan daha da yararlı görerek grup terapisine yönlendiririz. Fakat danışanlarımız genellikle bireysel terapiyi tercih ederler. Bunda birçok farklı çekinceleri rol oynar. Varoluşçu filozoflar hayatın anlamı, yaşam, ölüm ve yalnızlık konularıyla yakından ilgilenmiştir. Uygulama alanı olan varoluşçu psikiyatri/psikoloji alanı da bu konuları yakından çalışmıştır. Terapi uygulamaları bir yandan sosyalleşmeyi özendirirken diğer yandan da bireyi yalnızlığa ittiği iddia edilmektedir. Bizi bireysel ihtiyaçlarımızın farkına varmaya, sınırlar koymaya gibi alanlara yönlendirerek bunu yaptığı öne sürülmektedir. Oldukça tartışmalı olan bu konuya sadece işaret etmek istedim. Yalnızlığa manasıv övgüler Yalnızlaştıkça artan bir yalnızlık edebiyatı da oluştu. Bu insanların bilişsel bir çelişki yaşadığını düşünüyorum. Bu manasıv edebiyatlardan bazıları şunlar Çayın kalabalıkla arası iyidir, kahve yalnızlık ister. Kendi gamımın kaptanıyım. Allah’dan başka sığınacak dost yoktur. İşi bitene kadar herkes dosttur. Fotoğraflara en iyi pozu yalnızlar verir. Yalnızlık en samimi arkadaştır. Bu gibi aforizmalar sosyal medyada tekrar tekrar üretilip slogan haline gelebiliyor. Yalnızlıkla ilgili sizden gelen sorular Her insan biraz yalnız değil mi? Öyle görünmeyenler bile. O yüzden yalnızlığımı problem etmeli miyim? Yalnızlık oranları yüksek ve giderek artıyor. Ama ruh sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerini düşünürsek, çareler aramak da fayda var. Yalnızlık neden bu kadar korkutur? Neden seven, değer veren birinin varlığı bu korkuyu aşmak için yeterli gelmez? Dünyaya yalnız gelip, yalnız ölücez. Yalnızlık varoluşsal gerçekliğimiz. Yalnız kalmak mı? Kalabalıkta yalnızlık mı? Araştırmalarda yapılan konuşmalar derin ve yüzeysel konuşmalar olarak ayrıldığında, konuşmaların büyük kısmı yüzeysel geçiyorsa havalar nasıl vb., insanlar yine yalnızlık duygusu yaşıyor. Başka bir önerme de yalnızlık duygusunun tercih ettiğimiz insanlardan uzak durunca yaşanan duygu olduğu. Bana bu önerme bilimselden ziyade romantik geliyor. Yalnız kalınca canım sıkılıyor. Ama kimseye de yakın olmak istemiyorum. Şehir hayatında konuşma partneri seçeneklerimiz artıyor. Arttıkça da daha seçici oluyoruz. Köy yaşamını düşünün. Herkes herkesle konuşuyor. Bunun siyasi görüşü kafama uymuyor, bununla hobilerimiz farklı gibi önceliklerimiz olmuyor. Yaş farkı da daha az önemli oluyor. Sizden çok daha yaşlı bir teyzeyle oturup sohbet edebiliyorsunuz. Seçenekler arttıkça kafamız karışıyor. Daha zor karar alıyoruz. Sağlıklı ve sağlıksız yalnızlık arasındaki farklar nelerdir? Sağlıklı yalnızlık bireyin kendi seçimiyle, geçici, yapıcı ve yaratıcı ürünler ortaya koyan yalnızlıklardır. İnzivaya çekilmek, tefekkür etmek, dinlenmek, yaşamı gözden geçirmek, bir şeyler okuyarak, yazarak vakit geçirme vb. Sağlıksız yalnızlık gönüllü olmayan insanlara karşı güvensizlikten, toplumsal dışlanmadan, izole işlerde çalışmaktan yurt dışı, bekçi, yabancı dil bilmeyen mülteci vb.. Kişi etrafındaki insanlar tarafından anlaşılmadığını hissettiğinden de yalnızlaşabilir. Örneğin; bir sanatçının etrafındaki insanlar yaptıklarını para getirmeyen boş uğraşlar olarak görüyorsa, sanatını anlayan kimseyi etrafında görmüyorsa, kendisini yalnız hissedebilir. Ben insan sevmiyorum diyen biri yalnız mıdır? Yoksa mizacı mıdır? Yoksa fazla bencil midir? Birçok nedeni olabilir. Oturup onlarca önerme kişiler arası ilişkilerinde yaşadığı travmalar sonucu güvensizlik vb. yapabiliriz. Ama o kişi kendisi ifade etmediği müddetçe yaptığımız hipotezler spekülasyondan ibarettir. Yalnızlıktan çok yalnızlaştırmak. Kısıtlayıcı eşe nasıl davranmak gerekiyor? Bu çift terapisi sürecinde birlikte çalışılabilecek konulardan. Dışardan öneri verebileceğim bir şey değil maalesef. Yalnızlık korkusu nasıl aşılır, akşamları nefes darlığına sebep oluyorsa, TSSB içerisindeki kişi için. Kişinin hayatında kaygı arttıkça, güven duygusu veren kaynakları bulmaya çalışılarak terapi sürecinde güven büyütülmeye çalışılır. Genelde negatif hedeflere ulaşmak daha zor oluyor. Nefes darlığından nasıl kurtulabilirimden ziyade, nasıl daha rahat olabilirim, nasıl daha güvende hissedebilirim vb. Bunun cevapları kişinin hayatında çok basit değişiklerle, denemelerle bulunabilir ancak. Mesela yatakta duvara sırtını verdiğinde mi daha güvende hissediyor, gözüye kapıya bakınca mı, ıyış ne kadar açık olunca, rahatlatıcı bir müzik eşliğinde mi… Böyle küçük küçük değişiklikleri deneyerek. Merhaba benim bir oğlum var yaşlanınca tek kalacağımı hayal ederek çok korkuyorum Yalnızlığı tolere edebilmek öğrenilebilir bir yetenek. Kişinin yalnızca da aktivitelere katılabilmeyi öğrenebilmesi, daha otonom olması terapi sürecinde çalışılabilir. Başarılı kendini gerçekleştiren, kendini potansiyelini gerçekleştiren insanların ortak özelliklerinden biri yalnızlığı daha fazla tolere edebiliyorlar. Yalnız kalır mıyız? Yalnız bırakılır mıyız? Yalnızlık duygusu görece bir duygu. Kişi yalnızlığı tolere etmeyi öğrenebilir. Bir insanın yalnızlık duygusu hissetmesinde yalnızlaşmasına farklı sebepler rol oynayabilir. Bazen kendimiz sosyal becerilerimiz gelişmediği için yalnız kalırız. Risk almak istemediğimiz, emek vermediğimiz için. Mesela görücü usulü evlilikler azaldıkça sosyal becerileri olmayan erkeklerin bekar kalma olasılığı arttı. Bazen toplum bizi dışlar yaşanmışlıklarımız ya da ırkmızdan, dinimizden… Birey insanları iyi kötü diye kafasında kategorize edip kendini korumaya alırsa altında hangi duygular yatar? Son yıllarda artan yalnızlık oranları, yine artan güvensizlik oranlarıyla paralel. Kişi yalnızlaştıkça kendisine yöneliyor. Kafasında kurguladığı şeyler artıyor. Yani güvensizleştikçe yalnızlaşıyor. Yalnızlaştıkça güvensizleşiyoruz. İletişimde sınırlı ilişkileri koruyabilme, çok hızlı arkadaşlıklarda ilerlememe gibi beceriler geliştikçe bunları Yeni bir çevre nasıl edinilir? Herkesin sağduyu ile aklına gelen taşınmak, iş, okul değişiklikleri, farklı hobiler etrafında toplanan sosyal topluluklara katılma dışında benim de parlak bir fikrim bulunmuyor bu konuda. Korkarım bunlardan ziyade Türkiye’de işler dini bir topluluğa katılma şeklinde oluyor. Bağımsız fikirleriyle ilerlemek isteyen insanın Türkiye’de yalnızlaşması biraz anlaşılabilir bir durum. Yalnızlıktan korkan danışanla nasıl bir süreç izlenir? Otonom olup olmaması, panik ataklarla baş etme sürecinde mi insanlara bağımlı kalınmış… Bazen de fiziksel bir hastalıklardan dolayı kanser gibi, ölümü bekleyen hastalarda artan bir yalnızlık korkusu olabiliyor. Benim gözlemim yalnızlık korkusu olanların, yalnız girişimlerde bulunmayı güç bulmaları, hatta asla kabul edilebilir de görmemeli. Bazen önyargıları da olabiliyor. Asla yalnız tatile gidilmez gibi. Yani yalnızlığı hiç tolere edemiyorsa, hep bir ilişki içinde olmaya çalışacaktır. Bu da yanlış ilişkilere sürükleyebilir, bağımlılığı artırabilir. Yalnızlık en güzel nasıl değerlendirilir? Dinlenme, düşünme, başkalarının geri bildirimleri olmadan özgün sanat eserleri ortaya koyma, inziva… vb. Yalnız kalabilme kapasitesi artırabilir mi? Buna dair neler yapılabilir? Yalnızlığa tolere edebilme geliştirilebilir. Kendini gerçekleştirebilen insanlar otonom, yapıcı yalnızlıklar yaşayabilen insanlardır. Arkadaş konusunda daha seçici, daha az sayıda, daha derin ilişkileri olur. Sizce insan kendisine tahammül edemediğinde mi yalnızlığı çekilmez? Sanıyorum kastınız, yalnız kalınca düşüncelerin başa üşüşmesi, kendini fazlaca inceleme ve pişmanlık, kaygı gibi duygularla baş başa kalma. Eğer buna benzer bir durumsa insanlarla vakit geçirme bir anlamda uyuşturucu gibi olabilir. Yüzeysel ilişki yumakları arasında varoluşsal kaygılarını bastırıyor olabilir. Kendini gerçekleştiren insan yalnızlığı tercih eder mi? Yalnızlık tercih olabilir mi? Kendini gerçekleştiren insanların yapıcı ve kendi tercihleri olan yalnız vakit geçirmeleri daha muhtemeldir. Yaratıcı bir yapıt ortaya koymak için mesela, ya da inziva, tevekkül… Kendini gerçekleştiren insanlar daha derin daha iz kişiyle dostlukları olur. İçsel anlamda yalnızlık nasıl telafi edilir? Kişi eğer otonomsa. Tabiri caizse her yaptığına yancı aramıyorsa… Yine de yalnızsa, terapide bunu telefi etmesine çalışmayız. İnsan sosyal bir varlık ve ne yapıp edip olumlu şekilde sosyalleşmesi için uğraş verilir. “Benim insanlara güvenim kalmadı, yalnız kalıcam ve yanızlıkla baş edicem” gibi düşünceler desteklenmez. Yalnızlık, bireysellik ve sosyal yaşamın dengesini nasıl kurabiliriz? Altın oranı yok bunun. Herkes kendisi için uygun oranı deneye, yanıla buluyor. Bireysel farkındalık önemli bu durumda. İnsanın kendi ihtiyaçlarının, isteklerinin, kaynaklarının farkında olması. Dozu var mı? Yalnızlık ölçekleri var. Yalnızlık düzeyi ölçülebiliyor. Neden bu kadar yalnızlıktan korkarken ailemizin sevdiklerimizin varlığının desteğinin bu korkuyu aşmamıza yardımcı olmak yerine üstüne kaybetme korkusu da eklenir? Bu daha çok sanırım ölüm korkusu. Kişinin kendi ölümünü sorgulamasıyla başlayabilecek bir süreç. Kendiniz genç yaşta iseniz ve ebeveynleriniz yaş olarak ileriyse bu da normal. Yalnızlığı övenler, ne gerek var başkalarına diyenler… Bazen kişi incinmişliğini kabul etmek istemeyebilir. Yaşanılan travmalar sonrası kendini koruma da olabilir. Bağlanma güçlüğü de söz konusu olabilir. Yalnızlık konusunda psikolojik araştırmalardan öğrendiklerimizi özetlemeye çalıştım bu yazıda. Yalnızlık – Bu yazıda kullanılan kaynaklar Manfred Spitzer Einsamkeit. Die unerkannte Krankheit [Yalnızlık Tanınmayan Hastalık]. Droemer, München 2018, Eğer sana ya da sevgiline takma isimler samimi gelmiyorsa zorlamaya gerek yok. Zavallı bir arkadaşım bu hatayı yapmıştı. Sevgilinin Kalbine Hitap Eden Ask Sozler Guzel Sozler Positive Words Words Photo Quotes İnsanlar genellikle gerçek isimlerini kullanmak yerine sevgi dolu takma adlar olan İngilizce sevgi sözcükleri terms of endearment ismiyle hitap etmek. Bazıları ise bunları sadece eşine söyler. Tanıdığın kişiye beautiful şeklinde hitap etmek o kişiyle flrt etmenin bir yoludur. Bu başlıktaki tüm girileri gör. Ilişkide daha güzel hatta. Sevgiliye hitaplar yazımızın sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sevgiliyi rehbere kaydetme ismiyle romantik hitap etmenin de. Kimisi ismiyle hitap eder. Ancak sevgiliye takılan lakaplar âdeta çiftin arasında eğlenceli bir parola gibidir. Karşı tarafın da kendini iyi hissetmesini sağlar. Sevgiliye yanlış isimle hitap etmek. Ama ben mıç mıç aşkım yavrum kuzum canım bebeğim olaylarından hiç hazzetmiyorum. 2102017 Sevgiliye hitaplar yazımızda gzel hitap şekilleri erkek sevgiliye hitap sevgiliye sylenecek gzel kelimeleri bulabilirsiniz. Her an aşkım canım sevgilim şeklinde hitap edilmez ama arada sırada sevgi sözcükleriyle de hitap edilmeli. Aşk Sözleri Sevgiliye Tatlı Hitap Sözleri. Sevgiliye hitap etmek için özel çabalara emeklere hiç gerek yok. Sevgiliye ismiyle hitap etmek çoğu zaman tercih edilmeyen durumlar arasındadır. Nemli olan onu hitap eden kişinin zel olması. Aşkitom gibi aptal sözcüklerden iyidir. Bundan daha da kötü olan o yanlış ismin eski sevgilinin ismi olmasıdır. Balım Çiçeğim Ruhum Kalbim Meleğim Damarlarım Nefesim Soluğum. Urban f 674071 23092007 0957. Ben olsam nefret ederim bana her durumda ismimle hitap eden sevgiliden. Aşkım veya canım gibi şeyler söylemenin de ayrı bir değeri vardır. Sizde sevdiğinize ismiyle hitap etmiyor ve farklı hitap biçimleri arıyorsanız bu yazımızda bulabilirsiniz. Aşk ieğim Aşk masalım Aşk pastam Aşkım Aşkısı Ay ışığım Ayva ieğim Bal peteğim Balım Bebeğim Bebişim. Kesinlikle ve kesinlike ismiyle hitap edersen iliskinizin ne kadar basit oldugunu gostermis olursun. Bana ismimle hitap edilsin isterim. Abartıdan Hoşlanmayan Kadın Erkek Sevgiliye Hitap. Sevgiliye takma isimler hatıralarınızı canlı. Aşkıııığğğm diye hitap etmekten evladır. Çoğu zaman sevgiliye. Bende ismiyle hitap ederim. Sevgiliye iltifat sözleri yazımıza da göz atabilirsiniz. Aşkım canım bitanem demek yerine ismi daha sade ve hoş olur. Müşteriye ismiyle hitap etmek satış ilişkisinde sıcaklık ve bağ yaratmak için basit bir yoldur ve de herkesin bir şekilde bir şeyler sattığını düşünürsek isim kullanımının değerini düşünmemiz gerekir. Gözleri dudakları kaşları ya da en sevdiğin özelliği ona hitap ederken kullanacağın kelimeleri seçerken yardımcı olabilir. Sevgiliye yanlış isimle hitap etmek. Askim keilimesinin anlamini karsindakine o kadar yedirmelisin ki kavga ederken bile o kelimeyi kullanasin. Yeni tanıştığınız birine ismiyle hitap ederseniz bu o kişiyi önemsediğinizi ve değer verdiğinizi gösterir. Sevgiline hitap edeceğin sözü seçerken onun dış görünüşünden de ilham alabilirsin. Bazı insanlar ise isimlerini bilmedikleri kişilere hitap ederken bu sevgi sözcüklerini kullanır. Sevgiliye en gzel hitap şekli. Sevgiliye Hitap Biçimleri. Sevgiliye hitaplar yazımızda sevgiliye hitaplar farklı hitap kelimeleri ve erkek veya kız arkadaşa sevgiliye hitap şekilleri bulabilirsiniz Kimisi ismiyle hitap eder kimisi en çok sevdiği bir kelimeyle kimisi de sevdiğinde olan bir özelliği ile o seslenir. Sevgiliye sevildiğini daha ziyade detaylarda hissettirmeyi tercih etmektir satır aralarına paskalya yumurtası gizlemektir. Ona sadece ismiyle de hitap edebilirsin. Sevgililer birbirine isimleriyle hitap etsin kampanyası. Sevgilisini biriyle tanıştırırken sevgilisinin adı yerine eski hoşlandığı kızın adını söylemişt. Sevgiliye ismiyle hitap etmek de bir seçenek. Yoksa zaten tm kelimeleri dışarıdaki herkes sylyo. Kızınca Sevgiliye İsimle Hitap etmek Yabancılar buna çok iyi çözüm bulmuşOnyetenyevwe Ugwemubwem Osas. Bir kızın kalbine girmek için küçük ama etkili bir yöntemdir. Hem adını sevgilinin ağzından duymak en iyi hitap şekli olacaktır. Sürekli olarak ismiyle hitap edersen sevdiğin insanın ayrıcalığı kalmaz. Tabi yok ama olasılıklar üzerine yorum yapıyorum. Dış Görünüşüne Göre Sevgiliye Hitap Şekli. Hoşuma gidiyor insanlara isimleriyle hitap etmek. Sevgiliye hitap şekilleri erkek ya da kadın iin fark etmeden ilişkide aidiyet duygusu oluşturmaya ve partnerinin kendisini ok daha zel hissetmesini sağlayacaktır. Müşteriye ismiyle hitap etmek güzel bir bağ yaratmanın harika bir yoludur. Sevgiliye Yanlislikla Baska Isimle Hitap Etmek Uludag Sozluk Sevgiliye Hitaplar Farkli Ve Sevgiliye Hitap 2021 Eguzelsozler Com Iliskide Sevgiliye Hitap Etme Evreleri Kizlarsoruyor Yeni Sevgiliye Eski Sevgilinin Adiyla Hitap Etmek Youtube Sevgiliye Hitaplar Sevgiliye Hitaplar Yazimizda Anlamli Hitaplar Erkek Sevgiliye Hitap Sozleri Farkli Hitaplar Sev Ask Ask Sozleri Romantik Ask Sozleri Sevgilisine Hitap Etme Sorunu Yasayan Erkek Uludag Sozluk Erkek Sevgiliye Iltifat Sozleri Sevgililer Yaratici Doga Sevgiliye Ask Kelimeleri Guzel Sozler Guzel Mesajlar Ask Guzel Soz Sevgililer Sevgiliye En Cok Hitap Edilen Kelimeler Kizlarsoruyor Kocamsu Mu Karimsu Mu Ince Zeka 14 Sevgiliye En Guzel Hitap Save Pinterest Ona Kendisini Ozel Hissettir Sevgiliye Hitap Sekilleri Argis Bilisim Blog Sevgiliye Yanlis Isimle Hitap Etmek Uludag Sozluk Sevgiliye Guzel Hitaplar Erkek Sevgiliye Hitaplar Sevgililer Guzel Soz Sevgiliye Hitap En Guzel 50 Kelime Sevgiliye Guzel Kelimeler Sevgiliye Adi Ile Hitap Etmek Instela Sevgiliye Adi Ile Hitap Etmek Instela Sevgiliye Hitap Sozleri Erkek Ve Kadin Sevgiliye Hitap Sekilleri Haberler Haberler Com Sevgilimize En Cok Nasil Hitap Ediyoruz

yanlış isimle hitap etmek psikoloji