MEHİR HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER. İslâm hukukundaki mehir uygulaması da bir yönüyle bu uygulamaya benzemektedir. Ancak yine de aralarında önemli bir fark vardır. İslâm hukukundaki mehir evlenecek kızın ailesine değil, doğrudan kendisine verilmekte veya doğrudan ona borçlu olunmaktadır.
Kur'an'ı anlamak ve onunla amel etmek esastır. Anlama azmi olmadan ve sevap kazanma duygusundan mahrum olarak sadece okumak ve amel etmeksizin sadece anlamak bir hayır ve fazilet olarak kabul edilemez. Amel edilmeyen bilgi fayda vermediği gibi hoş da karşılanmaz. Allah Teala: "Ey iman edenler! Niçin yapmadığınız şeyi söylüyorsunuz?
Nasıl Müslüman Olunur? İslam fıtrat dinidir. Yani her insanın fıtratında olan Allah’a inanma ve Allah’a kul olma arzusu bulunur. İnsanın ise bu fıtratı her ne kadar farklı yönlendirmeler ile değişiyor gibi görünse de insanoğlu yaratanını sorgular ve kendisinin nasıl yaratıldığını merak eder. Büyük bir iç
Bukesin ayrılık olmadan; karışıklık devam edecek, karşılıklı yumuşama sürecek, karıştırmalar sürüp gidecek yamanmalara devam edilecektir. İslama davet böylesine zayıf, güçsüz ve ısmarlama ilkeler üzerine kurulamaz. İslam çağrısının temeli açıklık, netlik, kesinlik ve cesarettir. "Sizin dininiz size, benim
Evet, iman, insanın Allah’a güvenmesidir; O’nun yarattığını en iyi bildiğine, insanın iyiliğini istediğine, insanı sevdiğine, onun için en iyi-doğru-güzel olanı yaptığına. Bu güven, insanın Allah’a teslimiyetini (islam) getirir. Üçüncü ayak olan din, bu güvenin ardından gündeme gelir. İman olmadan din olmaz.
Yasen o yana git, ben bu yana gideyim. Yahut sen önden yürü, ben arkadan yürüyeyim. Bir çuvalımda buğday, öbüründe kum olması, senin hikmetinden daha iyi be hayırsız! Benim ahmaklığım, çok kutlu bir ahmaklık. Gönlümde azığım var, canım pehrizkar!”. Sen de şekavetin azalmasını istiyorsan çalış, sendeki hikmet
ZU5x6uz. ahlak, bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallarıdır. din de kişilerin birbirleri ile ilişkisini kutsal uygulamalarla düzenleyen olgudur. çoğu kişiye göre ahlakın saf tanımı bu yüzden dinle ilişkilendirilir. ahlak toplumlara bağlı olarak kendi kendine de oluşabilir. tabi şu an din olmadan sudan çıkmış balığa dönecek olan kişiler kendi kendine oluşmasının imkansız olduğunu düşünecektir ve ahlak kavramını 'direkt' dinle ilişkilendirecektir. aslında sorun kavram sıkıntısı. bizim toplumumuzda dini bütün insan ahlaklı olarak görüldüğü için ahlaklı insanların da koyu müslüman olması beklenir işte bu noktada ateistler ve sığırların tartışması başlıyor. bi tarafa sığır dememin nedeni gayet açıktır umarım. evet konuyu saptırdım biliyorum. cevabı, sol frame gözden geçirildiğinde rahatlıkla bulunabilecek sorunsal. bkz alevi öldürmek sevap mı neymiş; dinin varlığının ahlak, vicdan üzerinde pek bir etkisi yokmuş. din ve ahlak birbirinden çok bağımsız soyut kavramlardır. "ahlaklı olmak için iyi bir dindar olunmalı" önermesi çok basit iki örnek ile çürütülür. bkz hüseyin üzmez bkz kız kardeşine tecavüz eden imam -müslüman bir toplumda yaşadığımız için örnekleri islam üzerinden verdim, diğer dinlerden de yozlaşmış birçok örnek bulabiliriz. ahlaklı olmak için elbetteki dindar olmak gerekmediği gibi bu iki örnek de dindarların ahlaksız olduklarını kast etmemektedir. tabiki olmaz niye mi ? sen ahlakı neye gore temellendireceksşn onu bi soyle bakalım. yani sunu anlatmaya caşısıyorum. bn dinsiz biri olabilirim. fakat küçük cocuklara işkence yapmanın da ahlaksız bişi oldugunu bilebilşrim. i̇lla ki bir dine inanman gerekmiyo . asıl sorun surda kucuk cocuklara işkence yapmak neden ahlaksızlık ? verdiğim örnek biraz uç oldu kabul. ama ahlakı temellndirirken dini aradan cıkartırsan iyi kotu dogru yanlış kavramlarının temelini acıklayamassın ahlak din olmadan da olur zaten cemil meriç bu minvalde insanlar namuslu ve namussuz olarak ayrılır diye özetlemiştir durumu ama şu var ki din olmadan ahlakı neyin üzerine bina edeceğiz acaba. ben iyi bir şey yaptığımda bunu dinimden öğrendiğimi söylüyorum veya kötü bi şey yapacaksam kendimi engelliyorum bu şekilde ama dini unutursak, aradan çıkarırsak o zaman nasıl olacak. tabi çok umrunda değilse kişinin ona da yapacak bir şey yok. din olmadan eğitim ve bilim ile her şey olur. insan olun yeter. bkz insan olun insan ölün din olmadan ahlak olur, toplumsal yaşamı sağlamak için kurallar koymak zorundasınız, bunlarda zamanla ahlak kuralları haline gelir. ahlak, örf, gelenek gibi değerler dini oluşturmuştur. ahlak zaten dinin ham maddesidir. velhasıl dinsiz ahlak olur ahlaksız din olmaz. din olmadan ahlak olmaz. bkz determinizm bu yaklaşıma göre insan özgür seçimlerimiz kendilerinden önce gelen olaylar tarafından türkiye değilde başka bir ülkede yaşasaydık burda yapamadığımız davranışlar orada hoş karşılanabilirdi yada türkiye`de hoş karşılanan davranışlar orada sorunlara neden olabilirdi ve bunlar tamamiyle dinimizde geçen ahlak kurallarıyla ilgili. bkz olur olur bal gibi olur türkiye'ye bakılarak anlaşılabilecek sorunsal. nerde dinci ahlakçı insan var en ahlaksız kişiler bu gruplardan çıkıyor, ahlak din ile olmaz insanın kendini geliştirmesi ve çevresinden öğrendikleri ile gelişir. din ile zorlayarak ahlaksız bir insanı ahlaklı yapmak sadece görünüşte ahlakçılık olur yanıltıcıdır. asıl din olmadan ahlaklı davranan insan gerçekten ahlaklıdır. cehennemde yanmamak ya da cennette hurileri götürmek için iyi ve ahlaklı olmaya çalışan insan ancak kendini kandırıyordur, gerçekte ahlaklı bir insan değildir. ahlak dinle değil bireyle alakalıdır o yüzden din olmadan ahlak olabilir olmayan sorunsaldır çünkü din olmadan da ahlak olur. ahlakın doğuştan mi geldiği yoksa sonradan mi kazanıldığına dair davranış bilimcilerin çok ilginç bir çalışması var. çeşitli yaşlardan çocuklara en küçüğü 6 ay, en büyüğü 3 yaş mini bir kukla tiyatro izletiliyor. tiyatroda iki tane farklı renk ayıcık var ve mini oyun sırasında birisi kötü karakter diğeri iyi karakter. oyun sonunda çocuklara ayılar uzatılıp tepkileri ölçülüyor. istisnasız her çocuk aylık bebekler dahil iyi karakteri almak veya ona dokunmak için hamle yapıyor. hatta bazıları kötü karakter olan ayıcık verilmek istendiğinde ağlamaya başlıyor. buradan da ahlakın insanın doğasında olduğu kanaatine varıyorlar. son olarak islamiyetten gelsin "insanoğlu güzel ahlak üzere yaratılmıştır." din ahlaksızlığın at koşturduğu bir mecra olmuşken, din olmazsa ahlak olur mu diye bir soru sormak pek bir yersiz. hangi inanışta olursa olsun, inancın temelinde allah vardır. allaha inanan herhangi bir kimsenin ahlağından şüphe etmem. tabi inandığın allah'a yakınlığın belirler ahlakının düzeyini. ben ne insanlar tanıyorum, 5 vakit camiye, kiliseye, sinagoga giderler; ama tanrıları darphanede basılır. böyle insanlar en bütün dine sahip olsalar bile, ahlaklarından dem vurulur mu? ne yani peygamberlik gelmeden önce bütün peygamberler ahlaksız mıydı ? sorusunu akıllara getiren sorunsaldır.
1'bilgisiz olan kuru iman neye yarar' diye karşılık verilmesi muhtemel vecihi tümünü gör
zübüğün rte'nin yanında masum kalacağı versus. zübük filminin tv'de kaç senedir yayınlanmadığını biliyor muyuz?tanım ne desem bilemediğim karşılaştırma zübük rastgele bir kapıdan girerek partisini bulmuştur. rte partisini kendi kurup rastgele insanları seçmiştir. geçen yıl izledim. haksızlık etmeyelim. hiç karşılaştırmaya bile başlamadan oyum zübük'e diyorum, nokta. "din iman olmadan kuru bilgi neye yarar" zübük zübük, rte'nin yanında çırak kalır. zübük hayal ürünüdür diğeri gerçektir. youtube'da hangi nedenle bulunmadığını tahmin ettiğim kemal sunal'ın başrolde oynadığı film ve hem bu rolüne hem ona demagoji açısından hiç benzemeyen tüm kemal sunal filmleri varken bu filme ulaşamamak beni gerçekten hayrete düşürmüştü. her ortamda daha sonra bundan bahseder oldum. türkiye'de ve dünyada en kolay ulaşılabilen ve en çok izlenen bir platformda tüm kemal sunal filmleri olmasına rağmen sadece bu filmin olmaması bu zamanda dikkat çekicidir. niye olmadığını biraz aklı olan düşünüp yapılmasına çok şaşırılan başlıklardan biri. hiç alakaları yapımı film olan "başkalarının hayatı"ndaki kadar muhaliflik yapabiliyoruz ne yapalım. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
1'bilgisiz olan kuru iman neye yarar' diye karşılık verilmesi muhtemel vecihi
türk edebiyat tarihinde belki de toplumu ve de çürük yapısını en güzel hicveden yapıt kahkalar atarak okuduğum büyük usta aziz nesin'in nasıl bir olay örgüsüdür, bu nasıl bir hayal gücüdür...roman, kirli siyasetçi zübükzadenin zübükzede kasabalıyı tufalara getirişini tüccarlığıda yapıyor, vatan millet sakaryacılıkta karlı çıkan o, yiyen halk portreler gerekir... ülkemizde düzenler değişiyor ama düzülen hep aynı!!! sinema filminde tanımı aynen şöyledir "zübük. bir halk deyimi. kendi çıkarları için her yolu mübah sayan kişi. sözünde durmayan, üçkağıtçı, egoist, düzenbaz, ahlaksız, kalleş, namussuz, palavracı, dönek." bunu o an seslendiren kişi metin serezli'dir. filmin girişindeki günaydın gazetesinin manşetleri şöyledir. hükümet kurulamıyor. partiler aralarında anlaşamadı. hükümetin kurulma ihtimali belirdi. destek partisinden ibrahim zübükzade huzur partisine transfer olacak. ibrahim zübükzade, "ağırlığımca para verseler partimden ayrılmam", diyor. ibrahim zübükzade, "bakanlık verirlerse huzur partisini desteklerim", dedi. ibrahim zübükzade, kimliği belirsiz kişiler tarafından kaçırıldı. ibrahim zübükzade destek partisinden istifa etti. huzur partisi hükümeti kuracak. ibrahim zübükzade, "milletimin menfaati için icap ederse 10 kere istifa ederim", diyor. hükümet kuruldu. son günlerin olaylı adamı ibrahim zübükzade, fuzuli işler bakanı oldu. fuzuli işler bakanı ibrahim zübükzade için muhalefet gensoru verdi. ibrahim zübükzade, "alnım açık. kimseye hesap vermek mecburiyetinde değilim", dedi. hükümet güvenoyu alamadı ve düştü. ibrahim zübükzade için verilen gensorunun oylamasında huzur partisi güvensizlik oy aldı. başbakan istifasını verdi. ibrahim zübükzade huzur partisinden ihraç edildi. ibrahim zübükzade, "ben de gidecek başka bir parti bulurum", diyor. ibrahim zübükzade'nin dokunulmazlığı kaldırılıyor. büyük millet meclisi tahkikat komisyonu tahkikata başladı. ibrahim zübükzade, "dünyada zübük bir tek ben miyim? neden benimle uğraşıyorlar", dedi. zübükzade efsanesi sona erdi. ibrahim zübükzade, büyük millet meclisinden ihraç edildi. bundan sonra film başlar. gazetenin yazı işleri yöneticisi yaşar adlı gazeteciyi ibrahim zübükzade'yi araştırması için yollar. belediye reisi olan zübük nabız yoklamaktadır "bi yandan da diyorum mebus olsam memlekete daha mı bi hayrım dokunur?" cumhuriyet devrim sürecinin çok partili dönem sonrasında deforme olması ile türk siyasetini belirlemiş olan zihniyeti yerden yere vuran müthiş aziz nesin garip olan tarafı orada yapılan eleştirilerin günümüzde tazeliğini koruyabilmiş sonunda "oysa zübüklük bizde,bizim içimizde" deyişi aslında bu tazeliği açıklar cinsten. filmden birkaç süper sahne; zübük, kızına göz koyduğu muhalif kadir'le konuşmaktadır, -ankara'dan mektup geldi de önümüzdeki seçimlerde mebus olmamı istiyorlar... şimdi senin gibi namuslu mu olayım diyorum yoksa mebus mu olayım? kasabadan hemşehrileri zübük'ü mecliste ziyarete gelmiştir, + vaay aslan damadım! -aman ciddi olun, bu ankara'da insanlar hep dargındır da, ancak cenazelerde el sıkışırlar. sizi kucaklayamam, anladınız ya? ve en süperi kendi kendine konuştuğu bir sahne, -lan zübük, hayatında ilk defa kazık yedin. o da bir karıdan.. kemal sunal'ın bambaşka bir performansla, mükemmel ötesi hatta oscar'lık oynadığı filmdir. bir de şu var ki, herşey ne kadar da kendini tekrar ediyor. ibrahim zübükzade önce partinin ocak başkanı olur, sonra belediye başkanı, sonra milletvekili, sonra bakan... hepimizin içinde potansiyel bir "zübükzade ibraam bey" vardır; nesin, bu tespitiyle, bizden birini anlatıp, içimizden konuştuğu için başarı sağlamıştır bu eserinde. aslında zübük, çok da şaşırılmaması gereken biridir. olağanüstü bir yönü yoktur. bizden biridir. ortalama insandan tek farkı da zekasını istediği yönde kullanabilmesi, insanların zaaflarından yararlanmayı bilmesidir. hikaye boyunca hep zübükzade'nin çevirdiği dolapları görür, okuruz da etrafında onu zübükzade olmaya iten kimseleri hep görmezden geliriz. her bir işi için anında araya tanıdıklar sokmaya çalışan, elinde vermeye hazır bir tomar rüşvetiyle gezen kişilerden istedikleri şekilde faydalanmaktır aslında zübük'ün yaptığı. bunun için de çok zorlanmaz. şartlar onu zübük olmaya bir şekilde koşullandırmıştır çünkü. zübük, toplumca ona biçilen rolün içinde etrafındakilerin zaaflarından faydalanarak yaşamını sürdüren sıradan bir vatandaştır aslında. onca şey olup bitmişken, son son tayininin başka yere çıkarılması için zübük'e rüşvet vermeyi taahhüt eden almanca öğretmeni, aslında zübük'ün insanlardan faydalanmaya adeta zorlandığını gösterir bize; her bir kimse inadına zübük'e "beni dolandır" diye yalvarmaktadır adeta. işte zübük de kendinden zımnen istenen şeyi yapar. suç bu sebeple aslında zübük'te değildir; zübük'ten günah gitmiştir bir yerde. imkanı olsa, aramızdan çok sayıda zübükzade çıkardı zannediyorum; doğamızda var bu, evet. zübük, kemal sunal'ın oyunculuğuyla kanlanıp canlanmış, ayrı bir sevilesi olmuştur ayrıca. seyredilesi bir filmdir. yeni bir yazar. hoşgelmiş. daha sonra yayınlanan ve aziz nesin'in zübük'e benzer şekilde para kazananları anlattığı öykülerinin derlendiği "zübüklüğün sonu yok" isimli kitapta, zübükler hakkında şöyle denmektedir tam metin bu değil, aklıma geleni kendi cümlelerimle yazıyorum "aslında zübük olan biziz, hepimiziz. zübükleri biz yaratıyoruz. ve onlara küfrederken, aslında kendimize küfrediyoruz. çünkü zübükler, aslında hepimizde olan özelliklerin, tek bünyede birleşmiş halleridir. biz, kendimizden bile gizlediğimiz bu özelliklerimizi apaçık ortaya sereni gördüğümüz zaman, bağırmaya başlıyoruz" öyle değil midir gerçekten. sadece zübükler için değil, kahramanlar, mitler için de, sanırım aynı durum geçerlidir. halk, kendinde görmek istediğini kahramana yükler. ve küçücük bir iş de yapmış olsa, bir bakarsınız, neler neler olmuş o "kahraman"... bkz salako her gün yeniden yazılan bir hikaye.
din iman olmadan kuru bilgi neye yarar