IiqbGxr. Kandilli'nin Elazığ'da meydana gelen depremin İstanbul'u tetikler mi? Sorusuna verdiği cevap; Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, ''Bu depremin şiddetti bölge için çok büyük değil. Bundan sonra bölgede artçılar yaşanabilir'' derken, başka yerleri tetikleyip tetiklemeyeceğini şöyle açıkladı. Prof. Dr. Erdik, AA muhabirine yaptığı açıklamada, merkez üssü Elazığ'ın Karakoçan ilçesi Başyurt beldesi olan depremin Giresun, Erzurum, Erzincan, Batman ve civarında da hissedildiğini belirterek, depremin yaşandığı bölgenin genel olarak deprem etkinliğinin yoğun olduğu alan olduğunu söyledi. Özellikle 2003 yılında Bingöl ve Pülümür depremleri ile 2005-2007 Sivrice–Elazığ depremlerinin son yıllarda bölgede görülen önemli depremler olduğunu anımsatan Prof. Dr. Erdik, şu bilgileri verdi ''Bölge genel anlamda Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun ve Doğu Anadolu Fay Zonu'nun kesişme noktası olarak nitelendirilir ve bölgede yoğun deformasyon ve buna bağlı deprem etkinliği sıkça görülmektedir. Bölgede bu iki fay zonunun da özelliğine bağlı olarak çok fazla sayıda aktif irili ufaklı fay parçası bulunmaktadır. Depremin genel doğrultusu doğu-batı yönünde olan ve genel olarak Bingöl-Karakoçan Fayı olarak adlandırılan kırık sisteminde meydana geldiği tahmin edilmektedir.'' Prof. Dr. Erdik, Elazığ ve çevresinin gerek tarihsel dönemde gerekse aletsel dönemde meydana gelmiş depremlerden etkilendiğini ifade ederek, şunları kaydetti ''Bu depremin şiddeti bölge için çok büyük değil. Bundan sonra bölgede artçılar yaşanabilir. Bunun şiddeti 5 ile başlar 4, 3 ve 2'ye kadar düşer. Başka yerleri tetikleyip tetiklemeyeceği, meydana gelen gerilmelerin dağılımı incelendikten sonra belirlenebilir.'' ''ŞİDDETLİ BİR DEPREMDİR AMA BÜYÜK BİR DEPREM DEĞİLDİR'' Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, Elazığ'da meydana gelen depremin şiddetli bir deprem olduğunu, ama büyük bir deprem olmadığını söyledi. Merkez üssü Elazığ'ın Karakoçan ilçesinin Başyurt beldesi olan büyüklüğündeki depremle ilgili açıklama yapan Erdik, son yüz yıldır Doğu Anadolu Fay Hattı'nda 6'nın üzerinde bir depreme rastlanılmadığını, Türkiye'nin deprem riski haritasına bakıldığında en tehlikeli yerin Kuzey Anadolu Fay Hattı olduğunun görüldüğünü belirtti. Erdik, şunları söyledi ''Bizim karakteristik deprem dediğimiz deprem büyüklüğü 7'dir. Elazığ'daki deprem şiddetli bir depremdir ama büyük bir deprem değildir. Gerek Kuzey Anadolu gerekse Doğu Anadolu Fay Hattı'nda her zaman bir deprem beklememiz mümkündür. Ama buradaki enerji birikimine göre herhangi bir tahmin yapmamız çok zor. Vatandaşlarımızın, yerel yöneticilerin ve özellikle afet yönetimi merkezi başkanlığının kurallarına uymaları gerekiyor. Şu anda yapıların işaretlenmiş olması lazım. Tehlikeli olan ağır hasarlı olan binalara girilmemesinde fayda var. Ayrıca az hasarlı binalara bir eşya alımı için kısa bir süre girilebilir. Ama artçı şoklar, yaklaşık 3-4 gün sürebilir. Bu tür hasar görmüş binalara girilmemesinde yarar vardır.'' Depremin şiddetinin ve büyüklüğünün birbirine karıştırıldığını anlatan Erdik, ''6 olarak verilen depremin büyüklüğüdür. Depremin büyüklüğü 6 olabilir ama şiddeti yerine göre, depremin merkezine olan uzaklığa göre 7 olabilir, hatta 8 olabilir. İki kavram birbirinden farklıdır. Bir tanesi açığa çıkan enerjiyi gösteriyor ve birde oradaki hasar potansiyelini gösteriyor'' şeklinde konuştu. -''DİĞER DEPREMLERİ TETİKLEYEBİLİYOR''- Şili depreminin meydana geldiği tektonik yapı ile Türkiye'nin yapısının çok farklı olduğunu bildiren Erdik, iki depremin birbiriyle ilişkisinin olduğunun düşünülemeyeceğini kaydetti. Erdik, bu depremin ''başka bir depreme yol açıp açmayacağı'' konusunda bir şey söylenmesinin mümkün olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü ''Bir inceleme yapılması gerekiyor. Ezbere şu anda bir şey söylememiz zor. Doğu Anadolu ve Kuzey Anadolu Fay Hattı'ndaki olan depremlerde meydana gelen yer değiştirmeler veya gerilmeler aktarılabiliyor ve diğer depremleri tetikleyebiliyor. Bunun için incelenmesi gereken bir şey. Bu konularda kesin bir şey söylememiz zor. Şu anda İstanbul'da depremin meydana gelme ihtimali yıllık yüzde 2 mertebesindedir. Bu ihtimalin değiştiğini sanmıyorum. Ama bu ihtimali ne zaman gerçekleşir derseniz, 10 saniye sonra da 10 yıl sonra da olabilir. Kesin bir şey söylememiz zor. Bu depremin bu ihtimali değiştirdiğini sanmıyorum.'' İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. ÖNAL ELAZIĞ'DA SON 20 GÜNDÜR SAYDIĞIMIZ 25 ÖNCÜ DEPREM, ANA DEPREMİN HABERCİSİYDİ İnönü Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Genel Jeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Önal, ''Elazığ'da son 20 gündür saydığımız 25 öncü deprem, ana depremin habercisiydi'' dedi. Prof. Dr. Önal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son 20 gündür Elazığ'da sıklıkla deprem aktiviteleri gördüklerini, bunu daha önce dile getirdiklerini ifade etti. Öncü depremlerin ana depremi getireceğini 20 gün öncesinden tespit ettiklerine işaret eden Önal, bundan sonra büyük şiddetli artçı depremlerin yaşanabileceğini söyledi. Önal, ''Elazığ'da son 20 gündür saydığımız 25 öncü deprem, ana depremin habercisiydi. Bugün sabah saatlerinde yaşanan büyüklüğündeki deprem ana depremdi. Elazığ'da 30'a yakın artçı deprem yaşadı. Bundan sonra da artçı depremler yaşanmaya devam edebilir. Ancak ikinci bir ana depremin yaşanması konusunda net bir şey söylemek mümkün değil'' dedi. Bundan sonrasında depremde yapılması gerekenlerin uygulamaya konulması gerektiğine dikkati çeken Önal, şöyle konuştu ''Daha önce Elazığ'da böyle bir deprem yaşanabileceğini söylemiştik. Fırat Üniversitesinin bu konuda yerel yönetimleri uyarıp uyarmadığını bilmiyorum. Bundan sonrasında depremde yapılması gerekenlerin uygulamaya konulması gerekiyor. Vatandaşların kesinlikle zarar görmüş binalara girmemesi, afet işlerinin uyarılarına kesinlikle uymaları gerekiyor.'' TÜRKİYE’NİN EN ESKİ HABER SİTESİ Sıcak hava migreni tetikler mi? Hava sıcaklığının ve nem oranının artması, bulantı, kusma ve şiddetli baş ağrısına yol açan migren ataklarını tetikliyor. Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Zülküf Önal, migrenin, nöroloji kliniklerinde en sık başvuru nedeni olduğunu belirterek, migrenin orta veya ağır şiddette kendini gösterdiğini ve kişinin yaşam kalitesini düşürdüğünü söyledi. Önal, migrenin bulantıya da yol açtığını ifade ederek erkeklere oranla kadınlarda üç kat daha fazla görüldüğünü vurguladı. Tipik migren ağrısının, başın tek tarafında, zonklayıcı karakterde yaklaşık 4-72 saat kadar sürebildiğini dile getiren Önal, “Beraberinde kusma, ışık ve sesten rahatsızlık duyma gibi şikayetlere de yol açar. Fiziksel aktivite ile artan bir ağrı tipidir. Hastaların yaklaşık üçte birinde aura denilen ağrı öncesi garip kokular, gözde ışık çakmaları ve garip hislerle başlayıp ağrı ile devam eden bir süreç söz konusu olabilir.” dedi. “Sıcak havada bol su tüketilmesi ağrı ataklarını seyrekleştirir” Migren ataklarının, birçok nedene bağlı olarak tetiklenebildiğine dikkati çeken Önal, “Bunların başlıcaları, diyet, açlık, alkol tüketimi, çeşitli katkı maddeleri, çikolata, uykusuzluk, aşırı uyku, hormonal değişiklikler, menstürasyon, evresel faktörler, ışık parıltısı, koku, yükseklik, hava değişiklikleri, fiziksel yorgunluk, egzersiz, stres ve kaygı, kafa travması ve bazı ilaçlar olarak sayılabilir.” diye konuştu. Hava durumunun da migren ataklarında önemli bir faktör olduğunun altını çizen Önal, nem oranı ve sıcaklıktaki değişikliğin, rüzgarlı, aşırı kuru veya tozlu havanın migren ataklarını tetiklediğini dile getirdi. Prof. Dr. Önal, “Hava durumundaki değişikliklerden kaçınmak mümkün olmadığı için sıcak havalarda bol sıvı tüketilmesi, serin ve gölge yerlerde bulunulması, uyku düzeninin sağlanması ağrı ataklarının daha hafif ve daha seyrek gelmesini sağlayabilir.” dedi. Kaynak Milliyet İzmir Seferihisar'da meydana gelen ve büyüklüğü AFAD'ın verilerine göre Kandilli Rasathanesi'ne göre ise olarak açıklanan deprem sonrası birçok bina yıkılırken, 25 kişi hayatını kaybetti, 804 kişi de yaralandı. Bölgede arama kurtarma çalışmaları devam ederken İTÜ Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz'den "İzmir depremi olası büyük İstanbul depremini tetikler mi?" sorusuna da cevap geldi. Depremin büyüklüğü nedeniyle diğer şehirleri etkilemesinin normal olduğunu belirten Prof. Dr. Tüysüz, "Ege bölgesi daima bu tür depremlerin beklendiği bir yer. İstanbul'daki fayı etkilemesi söz konusu değil, kendi başına bir depremdir. 1955 yılında meydana gelen Söke-Balat depremi ile çok benzer özellikleri vardır. Yer olarak da benzerdir" dedi. PROF. DR. NACİ GÖRÜR RİSKLİ BÖLGELERİ AÇIKLADIBilim Akademisi Üyesi ve Deprem Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür katıldığı bir canlı yayın programında, ülkemizde deprem konusunda kırmızı alarm veren bölgeleri tek tek açıkladı. İşte Prof. Dr. Naci Görür'ün o açıklamaları; "Birincisi Marmara bölgesi çok ciddi ve çok dikkat etmemiz lazım. İkincisi Bingöl Karlıova ile Erzincan arası, bir diğeri ise Doğu Anadolu fay hattı üzerinde Karlıova, Çelikhan Erkenek, Maraş Türkoğlu bölgesi dikkatli olunması gereken yerler'' Instagram'dan takip etmek için tıklayınız Geçtiğimiz günlerde yaşanan en uzun parçalı ay tutulması, Konya, Malatya, Düzce, Tokat ve en son da Erzurum'da peş peşe depremleri de beraberinde getirdi. Türkiye'nin farklı bölgelerinde meydana gelen depremler sonrası "Ay tutulması veya mevsimler, depremi tetikliyor mu" sorusuna açıklık getiren jeoloji uzmanı Prof. Dr. Ercan Aksoy, meteorolojik olayların, depremle doğrudan ilgisinin kanıtlanmadığını ve bunların tamamen tesadüfi olduğunu kaydetti. Haber Giriş Tarihi 1529 Son bir haftada ülkenin dört bir yanında art arda meydana gelen depremler, akıllara, "Ay tutulması veya mevsimler, depremi tetikliyor mu" sorusunu getirdi. Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, ayın gök cisimlerinin hareketlerinin veya birbirine göre konumlarının depremi tetiklediğine dair bilimsel herhangi bir kanıtın olmadığını kaydetti. Prof. Dr. Aksoy, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti tarihinde meydana gelen hemen bütün büyük depremlerin kış aylarında meydana gelmesinin ise tamamen tesadüfi olduğuna dikkat çekti. "KANITLANMAMIŞ ORTAYA KONULAMAMIŞ BİR GERÇEKTİR" Özellikle 1999 Gölcük depreminden önce güneş tutulmasının olmasının böyle bir görüşün ortaya çıkmasına neden olduğunu belirten Prof. Dr. Ercan Aksoy, "Bazen insanlar arasında şu konuşuluyor, gök cisimlerinin hareketleri, birbirine göre konumları acaba depremi tetikler mi? Deprem oluşumu üzerine ne gibi etkisi vardır? Çoğunlukla da güneş tutulması ile irtibatlandırılıyor. 17 Ağustos 1999 Gölcük veya Marmara depreminden önce güneş tutulması olduğu için bu biraz daha da öne çıktı. Ancak bir bilimsel gerçeğin kabul görmesi için her durumda doğru sonuç vermesi lazım. Eğer gerçekten güneş tutulması veya gezegenlerin birbirine göre konumları depremi tetikliyor olsaydı, o zaman her güneş tutulmasından sonra da biz deprem olmasının beklememiz lazımdı. Dolayısıyla bu kanıtlanmamış ortaya konulamamış bir gerçektir" dedi. "BUNLAR TESADÜFİ, DEPREMLERİN MEVSİMLERLE, KURAKLIKLA, AŞIRI YAĞIŞLARLA BİR BAĞLANTISININ OLMADIĞINI SÖYLEYEBİLİRİZ" Bütün bu meteorolojik olayların tesadüfi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Aksoy, "Depremler kış aylarında mı, yaz aylarında mı, veya kuraklıkta mı olur, bunlar tamamen meteorolojik olaylar veya güneş tutulması, gezegenlerin aynı hizaya gelmesi, farklı konumlanması gibi olaylar astronomi biliminin konuları. Ama depremle doğrudan ilgileri olduğu kanıtlanmamış. Cumhuriyet tarihindeki ilk büyük deprem olan 1939 Erzincan depremi bir kış ayında meydana gelmiştir. Elazığ'da da 24 Ocak depremi kış ayında meydan geldi. Ondan önce 2019 yılının aralık ayında 5'in üzerinde bir deprem meydana gelmişti. 1893 Malatya'da ağır hasar oluşturan Kale ilçesi çevresinde ve özellikle 1905 depreminin yine bir kış ayında olduğunu görüyoruz. Bunlar tesadüfi çünkü mevsimlerle, kuraklıkla, aşırı yağışlarla bir bağlantısının olmadığını söyleyebiliriz" diye konuştu. Nöroloji uzmanı Prof. Dr. Zülküf Önal, migrenin, nöroloji kliniklerinde en sık başvuru nedeni olduğunu belirterek, migrenin orta veya ağır şiddette kendini gösterdiğini ve kişinin yaşam kalitesini düşürdüğünü migrenin bulantıya da yol açtığını ifade ederek erkeklere oranla kadınlarda üç kat daha fazla görüldüğünü vurguladı. Tipik migren ağrısının, başın tek tarafında, zonklayıcı karakterde yaklaşık 4-72 saat kadar sürebildiğini dile getiren Önal, "Beraberinde kusma, ışık ve sesten rahatsızlık duyma gibi şikayetlere de yol açar. Fiziksel aktivite ile artan bir ağrı tipidir. Hastaların yaklaşık üçte birinde aura denilen ağrı öncesi garip kokular, gözde ışık çakmaları ve garip hislerle başlayıp ağrı ile devam eden bir süreç söz konusu olabilir." dedi."Sıcak havada bol su tüketilmesi ağrı ataklarını seyrekleştirir"Migren ataklarının, birçok nedene bağlı olarak tetiklenebildiğine dikkati çeken Önal, "Bunların başlıcaları, diyet, açlık, alkol tüketimi, çeşitli katkı maddeleri, çikolata, uykusuzluk, aşırı uyku, hormonal değişiklikler, menstürasyon, evresel faktörler, ışık parıltısı, koku, yükseklik, hava değişiklikleri, fiziksel yorgunluk, egzersiz, stres ve kaygı, kafa travması ve bazı ilaçlar olarak sayılabilir." diye durumunun da migren ataklarında önemli bir faktör olduğunun altını çizen Önal, nem oranı ve sıcaklıktaki değişikliğin, rüzgarlı, aşırı kuru veya tozlu havanın migren ataklarını tetiklediğini dile Dr. Önal, "Hava durumundaki değişikliklerden kaçınmak mümkün olmadığı için sıcak havalarda bol sıvı tüketilmesi, serin ve gölge yerlerde bulunulması, uyku düzeninin sağlanması ağrı ataklarının daha hafif ve daha seyrek gelmesini sağlayabilir." dedi.

sıcak hava depremi tetikler mi