Ölçmeve Kazanım Formları; DERS KİTABI TARAMALARIM (Rar Şifresi: www.muratogretmen.com) Hayat Bilgisi Ders ve Öğrenci Çalışma Kitabı-1 (7,7 Mb) Matematik Ders ve Öğrenci Çalışma Kitabı-1 ( 7,16 Mb; Türkçe Okuma Yazma Öğreniyorum-1 ( 8,37 Mb) Türkçe Okuma Yazma Öğreniyorum-2 (26 Mb) Matematik Ders ve
Yörede konutlaşma ve özel site yapma olayı neredeyse hiç yoktur. Belde batıdan doğuya doğru eğimli bir alanda kurulmuştur. Ana cadde kuzeyden güneye doğru eğimli ve dümdüz olarak iner. Kentleşmenin en güzel örneği burada yer alır. Sokak ve caddeler genelde bir birlerini dikdörtgenler biçiminde keserler.
Toprağaadanmış hayatlarıyla başından geçenleri anlatan Tat çiftçilerinin hikayelerini okumak için web sitemizi ziyaret edin.
CarettaYayıncılık Ezop Masalları-Çiftçi ve Oğulları Kitap anne, bebek ve çocuklar için en uygun fiyatlarla Welcome Baby'de! Kaliteli Hikaye ve Masal Kitapları ürünlerini satın almak için tıklayın.
Eskicive Oğulları, Orhan Kemal'in yazdığı psikolojik ve sosyal bir romandır.. Konusu. Eskici ve Oğulları'nda baş kahraman Topal Eskici ile iki oğlunun özlemlerini, düşlerini, bu özlemlerle düşleri gerçekleştirmek için verdikleri savaşı ve sonunda ellerinde avuçlarında kalanı da yitirerek çöküşlerini anlatan bir romandır.
0quZa. Otuzlarına yeni basmıştı ikisi de. Belki bundan, ellerini çabuk tutmaları gerektiğini düşünerek flört dönemini kısa tuttular. Nihayetinde birbirlerini sevmişlerdi işte! Zaten "birbirini tanımak" dedikleri flörtle değil, ancak zaman zaman aileleri de içine alan bir ortamda yaşayarak gerçekleşen bir şey değil miydi? Evlendiler. Bir iki ay geçti, genç adam işten çıktıktan sonra eve bir saat kadar geç gitmeye başladı. Her seferinde "iş çıktı, toplantı vardı" gibi bahaneler uyduruyordu. Eve geldiğinde dalgın oluyordu! Ve yemek yemekten kaçınıyordu. Her akşam nedense karnı tok oluyordu. Bir buçuk yıl sonra bir akşamüstü.. Birlikte doktora gitmek zorunda kaldılar. Genç kadın gebe kalabilmek için tedavi görüyordu. O gece eve gelen telefonda bir kadın sesi genç adamı bir çocuğu azarlar gibi azarladı! Karısı sesleri işitti ama bir anlam veremedi. Ertesi sabah sudan bahanelerle çok ciddi biçimde fiziksel şiddetin kıyısına gelen bir kavgaya tutuştular. Gece telefondaki kadın kim miydi? Genç adamın annesiydi. Evlendiklerinden beri hafta sonları hariç her akşamüstü önce annesinin evine uğrayan, hatta orada bir güzel karnını doyuran oğlu o akşamüstü doktor ziyareti nedeniyle uğrayamayınca ortalığı birbirine katmış ve hem oğlunu azarlamış hem de gelinini suçlu çıkartmıştı. Sonuç... Ayrıldılar! *** Bu anlattığım geçmişte uzaktan tanık olduğum gerçek bir hikâye! "Canım onlarınki de çok patolojik bir durummuş" diyecekler olabilir elbet! Ama fena halde yanıldıklarını; benzer hallerin pek yaygın olduğunu söyleyip esas konuya geçeyim. Ne zaman "erkek olmak" ve "günümüz erkeklerinin kadınlarla içinden şiddet geçen ilişkileri" üzerine yazsam, okurlarımdan mektuplar gelir... "Bu erkekler bir ölçüde annelerin eseri" diyen mektuplar... "Neden erkeklerden çok çeken annelerin oğulları hiç sevmedikleri babalarına benziyor ve kendi kadınlarına da çektiriyor?" diye soran mektuplar... Erkek şiddet kültürünün toplumsal kaynaklarını bu açıdan ele alamaz ve anlayamayız ama okurlarım da haklılar! Çünkü "anneler ve oğulları" hem kritik hem de sonuçları çok pratik bir sendrom! *** Konunun psikanalitik yanlarına; malum "Oedipus kompleksi"yle ilgili sorunlara falan hiç takılmayacağım! Annelerin oğullarına yaklaşımıyla ilgili tek bir noktaya eğilip konuyu şimdilik kapatmak istiyorum. Anneler evlatlarını çok ve bambaşka bir kalple severler. Ve elbette seven, sevdiğinden bağlılık bekler. Ama bakıyorum da... Sanki anneler oğullarından bağlılık değil, bağımlılık bekliyorlar. Bunun için özel bir çaba gösteriyorlar. Şunu da bilmek gerekir ki... Sevmek, sevdiğine dünyanın kapılarını açmaktır. Kapatmak değil! Annelerine çok bağlı "paşa oğulları" neden kadınları sevmiyor da nefret ediyorlar? Bir an için olsun bu soru üzerinde durup düşünelim. Başlangıç olarak... Yasal Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Oluşturulma Tarihi Ağustos 11, 2002 1626"Öyle hikayeler vardır ki, insanlar bu hikayeleri okuyunca kendilerine pay çıkarırlar. Tilki ve çiftçi hikayesi de bana göre bunlardan biri. Okumanızı öneriyorum. Eminim ki hoşunuza gidecektir ve Kasım'da oy verirken bu hikayeyi düşüneceksiniz..." diyor Çukurova’dan Sinan dostumun TanyıldızBu hikayeyi bana Yasa Çeliktaş anlatmıştı. İyi de etmişti. Çünkü ben zaman zaman bu hikayeyi hatırlar kıs kıs gülerim... Hikaye şöyleZamanın birinde dağ başında kendine çiftlik kuran biri çiftlikte kendisinden başka da kimse yokmuş. Çiftlik sahibi tavukları ve civcivleri ile uğraşıp çiftliğin etrafı kurtlarla doluymuş. Lakin bu kurtlar çiftlik sahibinden korktukları için saldıramazlar ve uzaktan tavuklara ve civcivlere bakar, yalanıp gün çiftlik evine bir tilki gelmiş. O kadar uysalmış ki, çiftlik sahibi onu yanına eğitmiş, kendine yardım edecek hale getirmiş. Tilki de "Çok değiştim. Ben artık eski tilki değilim..." de tilki çiftlik sahibinin en güvenilir elemanı çok mutluymuş... Nasıl olsa bir gün fırsatını bulacak ve tavukların canına o günlerin hayaliyle avunur dururmuş...Kurtlar dışarda yalanırken, tilki de sahibinin yanında tavuklara bakıp bakıp yalanırmış, lakin çiftlik sahibinin güvenini de kaybetmek istemezmiş...Bir gün çiftlik sahibinin kasabada bir işi çıkmış...İlla da gitmesi lazım...Kurtlar dışarda bekliyor...Çiftlik sahibi bir gitse hepsi saldıracak ve bunca yıl emek verdiği her şeyi talan edecekler...Ama gitmesi de lazım...Tilkiye bakmış...Tilki de melül melül velinimetine dikmiş gözlerini, boynunu bükmüş... Tilki değil, kuzu sanki...Çiftlik sahibi - Yahu demiş. Benim mutlaka kasabaya gitmem lazım. Ben gelinceye kadar şu tavuklara bakar mısın?Tilki hınzır hınzır gülümsemiş ve şöyle demiş- Bırakmazsın ki!Şimdi size üç soru1- Siz olsaydınız tavukları tilkiye bırakır mıydınız?2- Farzedin ki bıraktınız, döndüğünüzde ne bulacağınızı sanıyorsunuz?3- Tilkiye bir şans vermek lazım, onu hiç denemedik, demenin yararı var mı?Bu hikayeyi iyi düşünmek lazım. "Vereceğiniz şans, sizin sonunuz olabilir mi?"Ne dersiniz?
OLAY YAZILARINDA PLAN Tüm olay yazıları üç bölümden yazılarındaki giriş,gelişme ve sonuç bölümleri olay yazılarında serim,düğüm ve çözüm adlarını alır. SERİMBu bölümde olayın geçtiği çevre ,kişiler ve zaman tanıtılarak ana olaya giriş yapılır. DÜĞÜMOlayın okuyucuyu meraklandırdığı bölümdür."Acaba şimdi ne olacak?" geniş bölümdür. ÇÖZÜMMerakın giderildiği,olayın sonuca bağlandığı bölümdür. ÖYKÜHARİTA Yaşanmış ya da yaşanması mümkün olayları belli bir yer ve zaman içinde ve kişilere bağlı olarak anlatan yazılardır. Öykü Ögeleri Öykülerin dili açık ve akıcı olmalıdır. ÖRNEK DERS Ortaokuldayken sınıf arkadaşımdan birisiyle ciddi bir tartışmaya haksız olduğundan kendiminse haklı olduğumdan emindim. Öğretmenimiz bize çok iyi bir ders vermeye karar bütün sınıfın önüne çıkardı ve onu masanın bir tarafına,beni de diğer tarafına yerleştirdi. Masanın tam ortasında yuvarlak bir nesne renkli bir çocuğa nesnenin rengini diye inanamadım,çünkü nesne tartışmaya başladık,bu kez de nesnenin rengi hakkında. Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine,onu da benim yerime bu kez bana nesnenin rengini vermek belli ki nesnenin bir tarafı beyaz,diğer tarafı ise siyahtı. Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders kişinin bakış açısını anlamam için,kendimi onun yerine koymam gerekiyordu. Judie Paxton ÖYKÜNÜN ADIDERS ÖYKÜNÜN YAZARIJUDİE PAXTON OLAYOkulda sorun yaşayan iki öğrenci öğretmenlerinin oynadığı bir oyunla farklı bakış açısına sahip olmanın önemini kavramış. KAHRAMANLARJudie,arkadaşı ve öğretmen YERSınıf ZAMANYazarın ortaokul yılları ANA DÜŞÜNCEKarşımızdaki insanların farklı bakış açılarına sahip olabileceklerini kabullenmeli ve onların düşüncelerine de değer vermeliyiz.
Türkiye İş Bankası tarafından İzmir’de “Tarımda Teknoloji ve Sürdürülebilirlik” konu başlığı ile düzenlenen “İş’le Buluşmalar”, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın katılımıyla yapıldı. Teknolojinin desteği ile tarımda yazılan hikayeyi değiştirebileceklerine inandığını ifade eden Aran, “Hikayeyi değiştirmeye aday ne kadar beyin varsa o beynin ürettiklerini alıp İş Bankası olarak çiftçimizle buluşturmak bizim ödevimizdir” dedi. Türkiye İş Bankası tarafından 2008 yılından bu yana düzenlenen, değişen ekonomi ve piyasa koşullarında bölgesel ve uluslararası fırsatların, yeni iş alanlarının ve sektörel gelişim fikirlerinin gündeme geldiği “İş’le Buluşmalar” toplantıları devam ediyor. İzmir’de düzenlenen toplantı ise İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın katılımıyla “Tarımda Teknoloji ve Sürdürülebilirlik” konu başlığı ile yapıldı. Toplantıda konuşan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, teknolojinin desteği ile tarımda yazılan hikayeyi değiştirebileceklerine inandığını belirterek “Tarım, doğa risklerinden etkilenmeye son derece açık. Hala doğa olayları konusunda iklim değişikliği ile beraber kuraklık, yağış, sel, dolu, dondan etkileniyoruz. Bunun tarımsal alanda önüne geçebilmiş durumda değiliz. Bu hikayeyi değiştirmeye aday ne kadar beyin varsa o beynin ürettiklerini alıp İş Bankası olarak çiftçimizle buluşturmak bizim ödevimizdir” diye konuştu. “Elimizi taşın altına koyuyoruz” İş Bankası olarak tarımı, stratejik öncelikli alanların en üstüne koyduklarını belirten Aran, şu değerlendirmeyi yaptı “Bazı kavramlar vardır ki ne kadar konuşursak konuşalım o kavramın içini doldurmadıkça, somut eylemlerle o konuda iş yapmadıkça çok da büyük katkımız olamıyor. Ülke olarak tarımın önemini, tarımın ne kadar kritik olduğunu, ülkemiz için ne kadar stratejik olduğunu duyarak büyüdük. Tarım ülkesi olduğumuzu, tarım konusunda ne kadar artımız olduğunu konuştuk ama sanırım sadece konuştuk. Bunun hakkını vermede, bunu bugün farklı bir yere getirme konusunda önemli eksiklikler olduğunu görüyoruz. Elimizi taşın altına koyarak sektörde tamamlanması gerektiğini düşündüğümüz yerlerde tüm gücümüzle, varımızla yoğumuzla, Türkiye tarımında farklı bir hikaye yazılması için önümüzdeki dönemde İş Bankası’nı son derece aktif ve etkili olarak göreceğinizi ifade etmek istiyorum.” “Bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerek” Türkiye’nin tarımsal anlamda çok şanslı olduğunu vurgulayan Aran, “Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki tarım ülkesi olmamak, tarım konusunda başarı hikayesi yazmamak için ekstra çaba sarf etmek lazım. Bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Tarımı destekleme konusunda günümüz gerçeklerinin altını çizmemiz gerekiyor. Tarım arazilerimiz her geçen gün azalıyor. Tarımla uğraşan kişi sayımız her geçen gün azalıyor. Tarımla uğraşmaya gayret edenlerin dayanma gücü azalıyor. Tarımla uğraşmak, her geçen gün daha zor hale geliyor. Tarımda kullanılan tüm girdilerin fiyatları artarken, devlet bunların fiyatı artmasın diye elinden gelen gayreti gösterirken bütün oyuncular, artan fiyatla fiyat artırmama arasındaki baskı altında ezilenler ve harcadığından daha az kazanan çiftçilerimizin bir sonraki yıl nasıl geçineceğini düşünmesiyle geçen kısır bir döngünün içine giriyoruz” ifadelerini kullandı. “Çok daha fazlası yapılmalı” Zorluklara rağmen Türkiye’de tarım sektörünün cari fazla veren nadir sektörlerden biri olduğunu hatırlatan Aran, “2021 yılında milyar dolar ihracatı ve milyar dolarlık ithalatı ile milyar dolar cari fazla veren sektörden bahsediyoruz. Tarım sektörünün son 10 yılına baktığımızda gayri safi yurt içi hasılasındaki payı, 2011 yılında yüzde iken 2021 yılında düşen bir tarım sektöründen bahsediyoruz. Yeni ekonomi modeli ile bir büyüme hikayesi yazarken, 2021 yılında ülkemiz gayri safi yurt içi hasılada yüzde 11 büyürken, yüzde küçülen bir sektörden bahsediyoruz. Dolayısıyla tarımla ilgili pek çok vaatte bulunuyoruz ama sonuçlar, çok daha fazlasının yapılması gerektiğini gösteriyor. Kalkınma planlarımızda tarım politikası ile ilgili neler söylemişiz, 11. Kalkınma Planı’na kadar baktım. Bir tarım politikasından bahsediyoruz ama tarım politikası aslında o kadar güzel yazılmış ki; bunun altına eklenecek çok az şey var. Sanırım yazdıktan sonra rahatlıyoruz. Yapılanı takip etme ve ona ekleme konusunda kendimizi geliştirmemiz gerekiyor” diyerek 9. ve 10. kalkınma programlarından bazı maddeleri sıraladı. “Tarım, özelliği itibariyle geleneksel finansala çok uygun değil” Çoğu politika metnine bakıldığında çok az eksik bulunduğunu belirten Aran, politikalar oluşturulduktan sonra hayata nasıl geçirildiğini ve hedeflerin ne kadar tutturulduğu konusunda ciddi mesafe kat edilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye İş Bankası olarak bu yola girdiklerinde önce tarım bankacılığı ekibini oluşturduklarını söyleyen Aran, sözlerini şöyle sürdürdü “Tarım, teknoloji ve finansı birleştirmek üzere tarımsal teknolojilerde girişimci gücünü kullanmak isteyen girişimleri bulmak, çekmek, onu çiftçilerimizle buluşturmak için tarım konusunda hızlandırma programı oluşturduk. Tarımda bir şeyleri değiştirmek istiyorsak harcadığımızdan daha fazla kazanabilmek gerekiyor. Çiftinin kar etmesi gerekiyor. Daha az para harcayarak daha uygun maliyetlerle girdilerini alıp daha yüksek verimle satmaları gerekiyor. Tarım hala büyük oranda geleneksel yollarla yapılıyor. Burada teknolojinin desteği ile tarımda hikayeyi değiştirebileceğimize inanıyorum. Tarım, doğa risklerinden etkilenmeye son derece açık. Hala doğa olayları konusunda iklim değişikliği ile beraber kuraklık, yağış, sel, dolu ve dondan etkileniyoruz. Bunun tarımsal alanda önüne geçebilmiş durumda değiliz. Bu hikayeyi değiştirmeye aday ne kadar beyin varsa o beynin ürettiklerini alıp İş Bankası olarak çiftçimizle buluşturmak bizim ödevimizdir. Bu konuda hızlandırma programlarının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Açtığımız Tarım İhtisas Şubesi ile bu konuda çiftçilerimizi teknoloji üretenlerle, en uygun finansman yöntemleriyle, finansal araçlarla buluşturacağız. Tarım, özelliği itibariyle geleneksel finansala çok uygun değil. Bu yüzden geleneksel yaklaşımlarla tarımın ihtiyacının karşılanması çok zor görünüyor.” “Üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız” Ekonomik olarak iyi bir seviyeye gelinmeyip finansal olarak kalkınma olmazsa, tarımın ancak ekonomideki iyileşme kadar ilerleyebileceğini söyleyen Aran, Türkiye’nin kalkınmasıyla tarımdaki kalınmayı paralel götürmek gerektiğini kaydetti. Aran, “İş Bankası olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Etrafta yaşanılan gelişmeler, bu konuyu çok daha hızlı çözmemiz gerektiğini gösteriyor. Rusya-Ukrayna Savaşı, aslında gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu ve kendi kendine yetebilmenin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Dünya önemli bir gıda krizini, gıda felaketini tartışıyor. Bu da nu konunun ne kadar yaşamsal olduğunu ve elimizi çabuk tutmamız gerektiğini gösteriyor. Umarım dünya açlıkla yeni bir krize gitmeden, gıda felaketi ile yüzleşmeden Türkiye’deki tüm kurum ve kuruluşlar olarak el ele bu zorluğun üstesinden geliriz. İş Bankası olarak tarım, tarımda sürdürülebilirlik, tarımda teknoloji ve finansın bir arada olması, Türkiye’de tarım bankacılığı konusunda farklı bir hikaye yazılması için çok önceden yola çıkmış olsak da somut adımlarla bugün yola çıkmış oluyoruz. Bu sebeple ilk Tarım İhtisas Şubesinin bir milat olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. “Enflasyonu tek haneli seviyelere indirmemiz gerekiyor” Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı İzlem Erdem de Türkiye’deki ekonomik gelişmeler üzerine şu sunumu yaptı “İhracat miktar endeksimiz çok hızlı artarken, ihracat değer endeksinin yüzde 6’lar seviyesine indiğini görüyoruz. Daha çok ihracat yapıyoruz ama aynı ölçüde ihracat değeri artmıyor. Ülkeye katma değer kalmıyor ya da fiyatta iskonto yaparak bu ihracatı gerçekleştirebiliyoruz. İthalat miktar endeksi daha artıyor, buna karşılık daha az ithalata daha yüksek bedel ödüyoruz. İşte burası Türkiye’nin açmazı. Biz bu tabloyu değiştiremediğimiz sürede ekonomik sürdürülebilirlik, ekonomik istikrar anlamında da arzuladığımız sonuçlara ulaşmamız zor olur. Eğer enflasyon sorununa kalıcı olarak odaklanmak istiyorsak buradan başlamak zorundayız. Bunun başka bir açmazı ise burası yatırım gerektiren bir alan. Bu resmi değiştirmek istiyorsak daha çok yatırımcıya ihtiyaç var. Ne yazık ki yüksek enflasyon, önümüze çok ciddi bir sis perdesi koydu. Çünkü vade kavramımız tamamen sis perdesinin arkasına gizlenmiş durumda. Enflasyonun en büyük olumsuz etkisi, enflasyon seviyesi yükseldikçe enflasyona karşı önümüzdeki dönemde nasıl bir resimle karşı karşıya kalacağız, bunu bilemiyoruz. Bu büyük bilinmezle bugünden tüketme, bugünden maliyetleri yönetmek için daha fazla girdi alma gibi öncü tedbirleri beraberinde getiriyor. Ancak kaçınılmaz olarak bu seyirde önümüzdeki dönem enflasyonu yukarı yönlü taşıyor. Bu kısır döngü, vade konusunda da 6 ay sonra bile enflasyonun ne olacağını öngöremiyorsan yatırımları da kısıtlayan en temel unsur olarak karşımıza çıkıyor. Mutlak suretle enflasyonu tek haneli seviyelere indirmemiz gerekiyor. Enflasyon tek haneye inmeden Türkiye’de uzun vadeli yatırımları planlamak mümkün hale gelmiyor." “İklim değişikliği ile mücadele etmemiz lazım” Tarımda, gübre başta olmak üzere çok hızlı yukarı yönlü hareketlerin olmasının tarım sektörü açısından ilave bir risk faktörü oluşturduğunu belirten Erdem, şöyle konuştu “Türkiye olarak çok önemli bir tarımsal alanımız var. Fakat sanayileşme ile beraber biz bu alanı ihmal etmişiz. 1998 yılında tarım milli gelir içerisinden yüzde 10’un üzerinde pay alırken, bugün geldiğimiz noktada milli gelir içerisinde tarımın payının yüzde indiğini görüyoruz. Buraya daha fazla odaklanıp milli gelir yapısını mümkün olduğunca daha dengeli bir yapıya ulaştırmamız gerekiyor. Ne yazık ki iklim değişikliği gibi bütün dünyanın sorunu olan konu, bizi de önemli ölçüde etkiliyor. 2000 sonrasında Türkiye’de yaşanan sıra dışı olaylar, 1972’den bu yana yaşanan olaylarla kıyaslanamayacak kadar hızlı bir artış gösteriyor. Bu da bizim işimizi daha da zorlaştırıyor. İklim değişikliği ile de mücadele etmemiz lazım." Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde düzenlenen toplantıda, İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Işınsu Kestelli ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar da konuşma yaptı. Didem Eryar Ünlü’nün moderatörlüğünde yapılan panelde ise İş Bankası Tarım Bankacılığı Müdürü Kerem Akıner, tarım yazarı Ali Ekber Yıldırım, tarım editörü İrfan Donat, çiftçi Dr. Murat Salih, süt ürünleri işletmesi yönetici ortağı Murat Bolat tarım sektörü ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Ekrana geldiği ilk günden bu yana izleyicilerin gönlünde taht kuran Gönül Dağı dizisi, izleyici ekrana kilitlemeye devam ediyor. Gönüllere taht kuran ve anlattığı hikaye ile herkesin sevdiği diziler arasına adını yazdıran dizinin 38. bölümü yine hem gülümsetecek hem de akşamları TRT1'de seyirciyi ekrana kilitleyen Gönül Dağı dizisi, birinciliği elinde tutmayı sürdürüyor. Dizinin 30 Ekim Cumartesi akşamı yayınlanacak 38. bölümü ise merak Gönül Dağı'nın 38. bölüm fragmanı HAYAT Gönül Dağı 38. bölüm fragmanı YENİ KARAKTERLERİYLE DE BÜYÜK BEĞENİ TOPLUYORAilenin genç ve güzel kızı Asya, Mezarcı İlyas, oğulları Hamdi, Behçet ve Şefik, Gönül Dağı’nda olay yaratan hikayeleriyle büyük ilgi topluyorlar. Geçtiğimiz hafta izlediğimiz bölümde, Ağıtçı Hüseyin ve Mezarcı İlyas’ın emrivaki kararlarıyla evlendirilmek istenen Ramazan Cihat Süvarioğlu ve Asya Buse Orcan tesadüfen karşılaşmış ve evden kaçan genç kız ailesinin kendisine yaptığı eziyetleri anlatmıştı. Kasaba meydanındaki patates festivaline gelerek Asya’yı ailesine teslim eden ve onlara resti çeken Ramazan, bu belalı aileyi karşısına İlyas ve ailesi kasabayı karıştırıyorKasaba sakinleri tarafından çok sevilmeyen Mezarcı İlyas ve ailesi, Ramazan ve Kaya ailesinin belalısı olarak yeni olayların kahramanları olacaklar. Minibüs ihalesini alarak Sefer’i Ferdi Sancar işsiz bırakan, dolmuşu kullanırken ani frenler yaparak yaşlıların düşmesiyle eğlenen Hamdi, halka yaptıkları eziyetlerle nefret toplayan “Gıdı Gıdı Behçet” ve “Anakonda Şefik”, Gönül Dağı’nın belalı tipleri olarak dikkat çekecekler. Ramazan ve mezarcı İlyas karşı karşıya30 Ekim Cumartesi akşamı yayınlanacak yeni bölümde Mezarcı İlyas ve Ramazan karşı karşıya gelecek. Kızıyla evlenmeyi reddeden ve hepsi birbirinden sorunlu oğullarıyla baş etmekte zorluk çeken Mezarcı İlyas ve Asuman’dan ayrıldıktan sonra evliliğe tövbe eden Ramazan, kozlarını nasıl paylaşacak? Yeni Bölümde izleyeceğiz. Sanat dünyasının genç ve güzel yıldızlarından Buse Orcan’ın Asya karakteriyle büyük performans sergilediği dizide, Mezarcı İlyas’ı sanat dünyasının usta ismi Halil İbrahim Kalaycıoğlu, oğulları Hamdi’yi Burak Haktanır, Behçet’i Cemil Şahin, Şefik’i ise Ufkum Kalaoğlu canlandırıyor. Yapımcılığını Ferhat Eşsiz, yönetmenliğini Yahya Samancı’nın üstlendiği Gönül Dağı’nın senaryosunu Ali Asaf Elmas ve Mustafa Becit kaleme alıyor. Gönül Dağı’nın başrollerini Berk Atan ve Gülsim Ali İlhan paylaşıyor. Ayrıca sanat dünyasının usta isimleri Ecem Özkaya, Semih Ertürk, Cihat Süvarioğlu, Nazlı Pınar Kaya, Ferdi Sancar, Ali Düşenkalkar, Erdal Cindoruk, Gülhan Tekin, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hazal Çağlar, Serkan Kuru, Hüseyin Sevimli, Çiğdem Aygün, Ulviye Karaca ve Zümre Meğreli Burak Haktanır, Buse Orcan, Halil İbrahim Kalaycıoğlu, Cemil Şahin ve Ufkum Kalaoğlu rol alıyor. ÖZGÜN Gönül Dağı 38. bölüm 2. fragmanı yayınlandı Bizim o defter kapandı Gönül Dağı'nın 38. bölüm 2. fragmanıGönül Dağı'nın 38. bölüm 2. fragmanı da yayınlandı. Fragmanda kızı Zahide'ye sarılan Halime'nin, "Geçecek kızım, geçecek yavrum. Ne örelim biz Yörük kızıyız. Bizim kaderimiz bu" dediği Halime'nin Dilek’e sürpriz yaparak 'nişan' organizasyonu yaptığı Veysel'in Kenan'daki mendili görüp, annesinin mi ona verdiğini sorması da yer unutmaya çalışan Ramazan ve Asya'nın arasında neler yaşanacağı ise merak Dağı konusu ne?Mustafa Çiftçi'nin öykülerinden esinlenilerek senaryolaştırılan Gönül Dağı'nın yapımcılığını Ferhat Eşsiz, yönetmenliğini Yahya Samancı üstleniyor."Bozkırda Bir Anadolu Masalı"nı anlatan dizinin başrollerini ise Berk Atan ve Gülsim Ali İlhan oyuncu kadrosunda, Ecem Özkaya, Ferdi Sancar, Ali Düşenkalkar, Erdal Cindoruk, Gülhan Tekin, Feyza Işık, Ege Aydan, Eser Eyüboğlu, Cihat Süvarioğlu, Semih Ertürk, Nazlı Pınar Kaya, Şebnem Dilligil, Yavuz Sepetçi, Nuri Gökaşan, Hüseyin Sevimli ve Çiğdem Aygün yer alıyor. HAYAT Gönül Dağı dizisinde gelecek hafta neler olacak?
çiftçi ve oğulları hikaye haritası